Muammer Öztürk


ZAFER ALLAHINDIR

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


‘’Maliki Yevmiddin’’

Makyevellist zihniyetin gölgesinde yetişen sözüm ona Türk aydınlarının Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana inancın, tasavvufun, imanın, ruhun köklerini yasak ederken Cemil Meriç sadece’’ Düşünce bir günde kurulamaz’’ derken bir günde yok edilemeyeceği düşüncesini uyandırmış, Necip Fazıl KISAKÜREK ise açık itirazlarda bulunmuş ve bedelini ödemiştir. Ancak milletin kahir ekseriyeti Makyevvell veya Marks ya da Hegel gibi dini dışlayan batılı felsefeye karşı tepki olarak eğitim dışı kalmış ve cehalete razı olmuştur. Bu cehalet aslında beyin, zihin ya da hafıza denilen belleklerimizin köklerimize ters inkarcı ve semavi dinleri yok sayan felsefi akımlarla kirlenmesini önlemiştir.
Yenicilik, batıcılık, moderncilik, ilericilik gibi kavramlar üretilerek milli hafızamızın kodları üzerine kezzap dömeye çalışılmış, yüzyıllarca, binlerle ifade edilebilecek enderun medrese ve külliyelerle tasavvuf ilmi-kalbi ilimler ile iman inşası ve cihana kaynaklık eden bilim hakikatleri millettin ufkundan alınmış, büyük oranda medrese, enderun ve külliyeler yıkılarak yakılarak yok edilmiş, bir takım dini dışlayan felsefe ve fikri akımlarla millet köksüzleştirilmeye çalışılmıştır. Tabiri caizse antika avcılarının eskiyi kıymetsiz addedip fabrikasyon ürünerle değerinin yüzde birine avlaması gibi. Ancak bunu kabullenmek ve çaresiz hissetmek, ümitsizliğe düşmek her bakımdan milletin topyekün intiharı olur. Bu zulümden büyük zulümdür. O sebeple ilim ve bilim camiamızın çalışmalarına ek olarak orta öğrenim çağındaki çocuklarımıza yönelik yeniden kimlik günceleyici eserlerin sunulması gerekir. Ümitsizlik şirktir. Bu gün İslam coğrafyasının tarumar oluşu, ilim ve iman hakikatlerinden koparılması, çareyi batıda araması, bilimden mahrum kalması ve topraklarında tutunamamasındandır.
Enderun ve medreselerde kalbi ve manevi ilimlerin, tabi bilimlerin ışığı söndürüldükten sonra güneş Avrupa dan doğmaya başlamış İslam coğrafyası ise ışığını kaptırdıktan sonra uzun süre ızdıraba mahkum olmuştur. Ancak ümitvarız ki bu gün feodal günlerine dönen dünyayı aydınlatacak olan yine İslamın ışığı ve hakikatleri olacaktır.
Şeytan masayı kurmuşsa kalkmak iman ister, kalktıktan sonra hangi kapıdan yürüyeceğini bilmek ise ilim ister. Türk Milletinin imanı ilmi olmaktan çok kalbidir. Ancak yetecek kadar ilim meclisleri de vardır. Tük Milletinin Asabiye bağları kavmiyetçilik olarak addedilemez. Türk Milletini var eden iman temelleri kavmiyetini ikrar etmekle birlikte akraba topluluklar, din bağı olan milletler ve nihayet bütün insanlığa karşı kucaklayıcı bir kavmiyetçilik anlayışına sağlam açık bir aksiyondur. Bu yüzden salt etnik köken üzerine kurulmuş kuru bir fikir veya felsefi anlayış değildir. Bir başkasının yokluğu üzerine kendi varlığını hedeflemeyen cihanşumül bir aksiyondur. Bir yönüyle cephede haklı savaşına koşarken diğer yönüyle toplu dualarla nefsine karşı cihad veren bir inanç biçimidir.
Bizler millet olarak Allahın ilmine öz olarak vakıf, hikmetine şahit, emrine ram olmuş kimseleriz. Esasen Anadolu da her hanede bir veya birkaç insan bu hakikati yaşamıştır. Bu sebeple Allah cc. milletimizin ihtiyaçlarına çağın zemininde muhakkak cevap verecektir. Bizi farklı kılan, dünya milletleri arasında farklı bir yere tarihi misyon ve konuma getiren Rabbimizdir. Bizim tarihi yolculuğumuz ders almak isteyen milletlere ibrettir. Etnik aidiyeti ne olursa olsun her müslümanın hayatı doğal olarak bir seferdir. Ha meskun mahalde idame olunmuş ha cephede idame olunmuş bir fark yoktur. Cephe dışındaki seferi daha çetindir. Bu sebeple sefer bizim zafer Allahındır. Hayatlarımızın en kazançlı neticesi şehadetlerimizdir. Bu sebeple şehitlerimizin ruhları şad olsun. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Amin.

YAZARLAR