Rasim GÜL


VATANDAŞ MIYIZ, TEBAA MIYIZ?

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


1920’de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı ve 1923’te Cumhuriyetin ilanı ile demokrasiye geçtik. ‘’Demokrasi, insanları TEBAA olmaktan çıkarır, vatandaş yapar, dolaysıyla vatandaşın her BİRİNİ diğerine EŞİT KILAR’’.

1920’ den 100 sene, 1923 den ise 97 sene geçti. Bu süre içerisinde sayısız iktidarlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları geldi, geçti. Demokrasi ve vatandaşlık konusunda özellikle seçim önceleri bol nutuklar atıldı, vaat edildi, sözü verilmeyen hiçbir şey kalmadı. Halen vatandaş hakları tam sağlanamadı.

2020 yılında kesin hatlarla Tebaa ve vatandaş ayırımı ortaya konulamadı. Vatandaş ve tebaa terazisinde Tebaa kefesi ağır basıyor. İktidarların işine tebaa daha çok yarıyor, çünkü tebaa sorgulamıyor. Sorumluluk taşıyan birçok insan sorgulayan bireyi asla sevmez. Hesap vermeyen sistemlere de demokrasi denmez.

Vatandaşlık hakları diye çıkarılan kanunları bütün hükümetler seçim sandığına endeksli tatbik etmiş. Daha açığı iktidarlar büyük oranda kendi seçmeni saydığı zümrelere devlet imkânlarını sunmayı siyaset sanmıştır.

Dolaysıyla vatandaşlık gelişmemiş, gelişemez de, insanlar geçim ve evladı iyal derdindedir. Bu dert olduğu sürece bireyin, tebaa olarak kalmayı her zaman tercih etmesi bir yaşam ve neslini devam ettirme meselesidir. Ayrıca iktisaden hür olmayan insan zaten hür olamaz.

 Askerlik te klasik bir durum vardır, genç adam asker olur eğitim alanında, haklı, haksız bir yığın azar işitir, hatta dayak yer. Ağlar sızlar kendi kendine konuşur durur, acemi birliğinde kendini usta sayan er, yeni gelenlere de kendine yapılmasına kızdığı şeyleri yapar. Bu devam eder gider.

Bizim ülkede de herhangi bir parti, hükümet olunca karşısında olanlara elinden gelen haksızlığı yapar, haksızlığa ve hırsızlığa karşı çıkanlara da etmediği iftira kalmaz, iktidardan düşünce de yeni hükümet öncekine ve sonrakine elinden gelen zulmü yapar. Bu kısır döngü askerlikte olduğu gibi devam eder gider.

Yani, insanoğlu birçok konuda eziyet çekmiştir, haksızlıklara uğramıştır,  işkence görmüştür, bir gün rey verdiği taraf iktidar olunca o da başlar kendi uğradığı haksızlıkları, eziyeti, işkenceyi karşı taraftakilere çektirmeye.

Aşiret zihniyetinden kurtulmadıkça, hukukun üstünlüğüne inanmadıkça, cumhuriyeti ve demokrasiyi anlamak mümkün mü? Bizce asla mümkün değildir. Dolaysıyla genç nesillere nasıl hukukun üstünlüğünü ve demokrasinin faziletlerini öğreterek, demokrat ve adaletten yana nesiller yetiştireceğiz?

100 yıllık uygulama da aldığımız yol bazen 1920 ve 1923 den de geriye gidiyor. Hür vatandaş olmaktan ziyade tebaa yani biatçı olmaya doğru gidiyoruz. Umarım bu yanlıştan dönülerek nesiller zehirlenmez.

Hey Allah’ım bu ne izdırap, bu ne sırayla birbirimize işkence etmek? Aceba biz ne zaman aşiret kafasını bırakıp vatandaş ve millet olacağız? Ne zaman iktidar olanlar kendilerini devlet yerine koymaktan vazgeçecekler? Gelişleri heybetli ve umut verici, gidişlerini zelil olarak görmeyeceğiz?

Vatan ve Hürriyet şairi Namık Kemal nasıl haykırıyor:

‘’Sıdk ile terk edelim her emeli her hevesi,

Kıralım hail ise azmimize ten kafesi, ( Ona gelen bir tehlike ve sıkıntı bize gelmiş demektir)

İnledikçe eleminden vatanın her nefesi,

Gelin imdada diyor, bak budur Allah sesi. ‘’

Ramazan Bayramınızı Kutlar, Esenlikler Dileriz.        

Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.

YAZARLAR