Serdar Adem İşler


Ticarette Etik……/ DİYALEKTİK BAKIŞ

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


Biz eskiden böyle değildik sonradan olduk tarzı mantık açmazlarına inanmıyorum. Geçmişten neysek şimdi de öyle olmalıyız. Hani lafa gelince evrime inanmıyorduk ya. Evrime inanmamanın tam zamanı işte... Eskiden neysek şimdi de oyuz… Bundan sonra da eğer yaşam tarzımızda köklü değişiklikler yapamazsak aynı olacağımızdan en ufak bir kuşkum yok. Sonuçta mutasyona uğramadık. Yakın tarihimizde bir Çernobil faciası yaşandı belki ama ondan önce de durum farklı değildi. Dolayısıyla nükleer santrale yükleyemeyiz sosyal yaşamımızdaki hata ve kusurları.

        İçine düştüğümüz uçurumun derinliğini tahmin bile edemezsiniz. Belki bu yüzden yani tahmin edemeyelim diye metafizik ayrıntıya boğulmaya çalışılıyoruz. Böylece tefekkür yeteneğimizi ve muhakeme imkanımızı kullanmaktan mahrum bırakılıyoruz mahalle baskısı marifetiyle. Meydan haksız kazancı evinin harcı haline getirenlere kalıyor tabi. Sizi bilmem ama ben, bu tiplere asla ama asla pabuç bırakmaya niyetim yok. Ne bu dünyada ne de bana sormadan her fırsatta dayattıkları öbür dünyada.

Araba almaya karar mı verdik? Allah yardım etsin. Gözünüzü dört açmanız gerek. Dört bile yetmez çoğu zaman, sekiz açmak… Böyle bir ticarete niyetlenenin faka basmadan bu badireyi atlattığı pek görülmüş duyulmuş değil. Hele ağızdan çıkan tütsülü sözlere, işyeri duvarındaki hamasi tablo, resim ve yazılara hemen inanan bir tipseniz yandınız demektir. Ben inanmadığım halde böyle bir tecrübe yaşadıktan sonra…

        Satıcının üfürüğüne bakarsanız alacağınız arabada en ufak bir sorun yoktur. Zaten sütte leke vardır arabada haşa huzurdan mümkün mü bir hata kusur olması? Satıcı öyle ballandıra ballandıra anlatır ki hipnotize olursunuz. Aynen öyle… Test sürüşü yapsanız bile hemen anlayamazsınız. Eskiden sanayide ustaya gösterirdik. Onun da garantisi yoktu aslında hatırlarsanız. Sonuçta İstanbul’dan ölü fiyata pert araba getirip sanayi ustalarının da yardımıyla organize bir işbirliği yapmadan birkaç aylığına ayağa kaldırmak mümkün değil. Bunu anlamak için fazla bir akla ihtiyaç yok. Hele usta satıcının arkadaşıysa işte o zaman tam anlamıyla kündeye geldiğinizin resmidir.

        Allahtan eksper diye bir imkan çıktı. Başta eksper de çare olmadı. Kanunla desteklenmeliydi. Eksperi ayarlıyorlardı çünkü. Aralarından çıkan çürük elmalar bu organize çeteye katılıyor ve araba kaşla göz arasında size söylemesi ayıp satılıyordu diyelim. Anlayan anlar artık… Sonuçta işin içinde para var… Ağızlarından size sormadan dökülen hamasi söylemlere filan bakmayın. Bana göre hepsi istisnasız günah çıkarma.

        Sakın ha olur mu canım demeyin. Olmaz diyorsanız aracıdan bir araba alın da görelim. Sonuçta kapılarımıza kilit üstüne kilitleri bize sürekli hedef gösterilen Yunan ve Bulgar’dan korktuğumuz için takmıyoruz. Aynı bizim gibi düşünen, bizim gibi inanan, bizim söylem ve eylemlerimizle ortada gezinenlerden sakınıyoruz kendimizi. Aynı şekilde buna inanmayan da deneyebilir kilitlerini bir gece açık bırakarak.  

İstanbul’dan ıskarta araba getirip sanayide anlaşmalı kişilere kısa vadeli dirilten ve genelde ölücü olarak tarif edilen bu tiplerin vicdanlarının sızlayacağını ya da çocuklarına bu kirli parayı yedirenlerin başlarını yastığa koyduklarında rahatsız olacaklarını filan sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Zaten bizi ticari hile ve aldatmalara karşı savunmasız bırakan bu zaafımız değil mi?

Bu tipler vicdan mahkemelerinden gelebilecek itirazlara karşı hala aynı yolda devam ediyorlarsa bir şekilde kendilerini günahtan münezzeh sanıyor olmalılar. Yani günah çıkarıyor olmalılar…

Ev ve araba alırken rahat mısınız? Oturduğunuz binanın depreme dayanıklı olduğuna emin misiniz? Yediğiniz peynirde kireç, kırmızı biberde kiremit tozu, zeytinde ayakkabı boyası olmadığına emin misiniz? Kapınıza kilit, köşe başlarına kamera takmadan ne kadar uyuyabilirsiniz? Buna rağmen çevrenizde Allah kokusundan ve kuldan utancından yüzü kızaran kaç kişiye rastladınız bugüne kadar? Bence düşünmeden her şeye kızarak ve öğretilmiş sözlerle cevaplar yetiştirerek bir arpa boyu yol kat edemezsiniz.

Ev alırken de durum hiç farklı değil. İnanmıyorsanız girin internete bakın. Müşteri olun ilanı verilen evlere. Bakın nelerle karşılaşacaksınız. Ev Toki’dedir ama Eğri Minare yanında görünür. On beş yıllıktır, sıfır şeklinde tanıtılır. Sorarsanız büromuz Eğri Minare tarafında derler. Binanın yaşı da yanlış girilmiştir. Evin yüzölçümü yüz doksan metrekare yazar ama aslında yüz yirmi metrekaredir. Bu da tahmin ettiğiniz gibi yanlış yazılmıştır.

Peki bu adamlar manyak mı diyeceksiniz. Elbette değiller, günahlarını çıkarmanın yolunu buldukları için gönül rızasıyla günah işleyen ve vicdanı sızlamadan haram yiyen tiplerdir. Bir de bu tipler bizlerin her söze düşünmeden inanma zaafımızı bizden iyi bilen kişilerdir. Sizin hakkınızdaki bu gerçeği emin olun siz bile bilmiyorsunuzdur. Bu tiplerle tanışmak isterseniz internet üzerinden ev ilanlarına girin ve müşteri olmayı deneyin. Kamera hilesiyle geniş gösterilen, coronaya rağmen riski göze alıp vardığınızda bakla oda nohut sofa çıkan evleri kendi gözlerinizle görün. Daha fenası vatandaşın ev sahibi olması için kredi faizlerinin indirilmesini fırsat bilip İzmir’i işgal eden işgal kuvvetleri gibi anında konut fiyatlarını uçuran sözde sizden birilerini gözlerinizle görün.

Evet denemesi bedava... Öyle ya düşünmeden her şeye muhalif olmak yerine bir kere de muhakeme ederek sonuca ulaşmayı deneyelim. Madem evrenin tek düşünen varlığıyız. Deneyin bakalım haklı mıymışım... Bırakın hamasi nutukları. İnanın kabak tadı verdi… Paranın tadını alanlar için sizin hamasi nutuklarınızın emin olun hiçbir kıymeti harbiyesi yok.  Günahlı sevaplı nutuklar sadece amaç için her şeyi mübah görerek ticarete hile katanların rahatını kaçırmamak için fakirin neredeyse fakirliğiyle övünmesini hedef alan geleceğe ciro edilmiş ütopik hipnozdan başka bir şey değil.

 

 

 

 

YAZARLAR