Rasim GÜL


SOSYAL EKSEN, ADALET VE EKONOMİDİR

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


Halkımızın yaşam seviyesi haylı yükselmiş dolaysıyla giderleri artmıştır. Artan gidere karşılık geliri artmamış tam tersine azalmıştır. Azalmaya da devam etmektedir. 2002’de kişi başına düşen millî gelir 8750 dolar, 2020’de kişi başına düşen milli gelir 8500 dolardır. Azalmayada devam etmektedir.

Ne yazikki artan gidere karşılık üretim artmamıştır. Yükselen yaşam seviyesinin düşmesini halka hiç kimse kabul ettiremez. Halk oyalanacak ve aldatılacak durumda değildir. Devleti ve hükumeti elinde bulunduranlar bunun farkına varıp çare bulmalı veya gerçeği söylemelidir.

Halkımız; hak, hukuk ve adalet ilkelerinin örselendiğini gördü. Dolaysıyla haysiyet ve şerefini her şeyin üstünde tutan halk boş laflarla ve vaatlere asla kanacak durumda değil. Dedelerimizin, babalarımızın ve bizim neslimizin gösterdiği sabrı, genç nesil asla göstermez. Tarihte hiçbir zaman insanlık geriye gitmeyi kabul etmemiştir.

Diyoruz ki artık yöneticiler demagoji ile halkı yönlendiremezler. Dinle, soyla, tarihle, işine gelen kahramanları kullanarak, gelmeyenleri kötüleyerek ayakta kalamazlar. Liderleri ve liderin arkasından giden parti yetkilileri kendi birikimine, halka yakınlığına ve halka doğruları söyleyerek ayakta kalacaktır.

İlinin ve Ülkesinin sorunlarını çözenler kalacak, çözemeyenler gidecekler. Hikâyelerle, masallarla hiçbir siyasetçinin ayakta kalması mümkün değildir. Aslında tarihi ve dini önderlerimiz milletin tamamınındır. Tarla, bağ, bahçe gibi taksim edilen kıymetler değildir.

Her siyasetçi çok iyi bilmeli ki sorunlar çağdaş kafa ile çözülür. Çağdaş kafa, akılcı ve bilimsel düşünen kafadır. Bilimsel düşünme teknolojiyi yakalamaktır. Yakalanan teknoloji ile de İCAT yapmaktır. İcat yapamayan toplumlar asla hür olamaz ve bağımlılıktan kurtulamaz.

Siyasetçilerin daraldıkça, iç ve dış düşmanlardan bahsederek, geri kalmışlığı, beceriksizliği örtme devirleri kapanmıştır. Eğer iç ve dış düşman varsa bunları yok ederek tehlikeyi bertaraf etmek devletin dolaysıyla iktidarın en önde gelen görevidir. Halka şikâyet etme ve başkalarını suçlama hakları asla yoktur.

Siyasi irade halka ver der, halk verir, öl der halk ölür. Canıyla ve malıyla devletin emrinde olan asil halkımızdan başka ne istenebilir. Hâlbuki Milletimizin asıl düşmanı, düşünmeyen, akıl etmeyen, üretmeyen, ürettiğinden fazla tüketen ve kendinden başkasının haksız olduğuna inanan yapısıdır.

Halkımızın inancı referans göstererek, karşı olduğunu ısrarla söylediği ve en ağır ifadelerle tenkit ettiği kapitalist sisteme kendini teslim etmesidir.  En küçük menfaati için başkalarının devasa haklarına tecavüz etmekten hiçte geri kalmamasıdır.

Türkiye’nin BEKASINI asıl tehdit eden AHLAKSIZLIKTIR. Daha beteri de ahlaksızlığın halk tarafından kabullenir olmasıdır. Yani yapana tepki verilmemesidir. Bireysel ahlak, toplumsal ahlak ve devlet ahlakı dediğimiz üç ahlakta yara almıştır. Dolaysıyla gereken yapılamazsa sonuç hüsrandır.

Bu gün toplumumuzda en büyük kriz asla ekonomik kriz değildir.  Ekonomide ciddi daralma ve geçim zorluğu elbette mevcuttur. Ancak daha evvel; Milli Birlik Krızı, İnanç Krızı, Ahlak Krızı, Adalet Krızı, Güven Krızı, Suriyeli Krızı ve benzeri krizler daha önemlidir. Saydığımız krizlerin çaresi bulunduğunda bu millet ekonomik krızı en geç BİR YILDA aşar.
Siyasetçilerimizin kavga etmesini örnek alan toplumun bütün katmanları kavgaya hazır duruma getirilmiştir. Üstteki kavga tabana indiğinde inanın siyasetçinin yapacağı hiçbir şey kalmaz. Yakın tarihte bunun örnekleri defalarca görüldü. İktidarı ve muhalefeti yönetenlerin aklını başına almaları çok önemlidir. 

Hiçbir sistem kendi başına bir değer değil, değerini sistemi çalıştıranların liyakati belirler. Ehil bir atanmış üstün hizmetler yaptığı halde, işin ehli olmayan bir seçilmişin içine ettiği çok görülmektedir.
     Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.

YAZARLAR