Muammer Öztürk


RUHUN İLERLEMESİ

Aksaray salihler şehri Haberleri / Aksaray salihler şehri gazetesi



?´Maliki Yevmiddin´´
Çıplak gözle göremeyeceğimiz kadar küçük bir yumurta ile spermin muhabbetinden oluşan zigottan, mükemmel olan insan ve daha nice canlılar meydana geliyor. Gözle görülemeyecek kadar küçük su moleküllerini kaldırıp üst üste toplayarak iki kutuplu bulutları oluşturup sonrada onları üst üste bindirip kaydırarak arasından yağmurlar indirmek suretiyle imdada yetişen Allah bizden ne murad eder ki? Ondanda önce kainat bir zerre iken onu ayrıştırıp bu kainatı yaratan, ve kadir sıfatını besmelenin noktasında cem eden Allah bizden neyi murad etmiş olabilir ki?
Noktadan besmeleye, besmeleden fatihaya, fatihadan kainata bir mükemmel tekamül, iç içe halkalar şeklinde seyrederken namaz oruç zekat(mirac, nefsin terbiyesi ve merhamet ?sevgi, şefkat, hoşgörü?) ile masivanın (dünyalıkların) terki ve ruha yol verme silsilesinde ki hikmet nedir ki? Bedenin vasıta oluşu, ruhun ilerlemesinin esas oluşu ile, ruhun hangi iksiri, hangi tılsımı hedeflenir?. . İdrak ruhun işimidir? Bütün bu hasılat ruhun yolculuğuna vasıta iken ruhun terbiyesi, ilmi, marifeti ne olmalıdır ki?
Ruhun ilerlemesi; öyle anlaşılıyor ki dünyalık iştigallerin ihtiyaç sınırını mümkün olduğu kadar aşağı çekmekle olacaktır. Esasen bolluk içinde israf etmenin, yeni israfları doğurduğu, insanları tatminsizlikten bunalımlara, intiharlara taşıdığı bir gerçektir. Öyle ki inançta zayıf insanlarında zaman zaman aynı hataya düştüğü başka bir gerçektir. Öyle ise zikredilenler bilen ve iman eden insanlar için daha mutlak bir gerçektir.
İnsanlar için ayet ve hadislerle israfın sakıncaları sürekli anlatılır. İsraf gibi bir çok haramlardan kaçınmadıkça ruhun ilerlemesi, terbiyesi ve takvada yol alacak makamını yükseltmesi mümkün değildir. Zira kalp dünyalıklardan, nefsin arzularından temizlenmedikçe Allah´ın girmesi, gönüllerin yapılması, Rabbe uygun hale gelmesi imkansızdır. Dolayısıyla ruhun Allah´a yaklaşması, yol alması ve ilerlemesi de imkansız hale gelmektedir. Kısacası kalpler nefsin arzularından temizlenip Rahmanın emir ve yasaklarına açılmadıkça Allah´ın rahmet ve şefkatinin gönüllere yerleşmesi, ruhun ilerlemesi ve yükselmesi de zor ve sakat olacaktır.
İnanan bir insan için dünyalıkların ağır basması esasen bizim için çok kıymetli ve çok hızlı geçen en kıymetli sermayemiz olan zamanın israfına yol açmaktadır. Bu da Allah´ın rahmet ve muhabbetine yönelmek için zamanımızı daraltmakta, ruhumuzu ilerletecek takvalardan uzak kalmamıza neden olmaktadır. Oysa Müslüman inancının gereğini bildikçe, nefsini tanıyıp rabbini bildikçe boşa harcanacak zamanının olmadığını da görür. Masivaya ayrılan zaman arttıkça insan hayatında Rahman´a yaklaşma anı daralmakta, zamanla tamamen zayıflayarak ibadet feyzi zayıflamaktadır. Zira İslam´ın emir ve yasakları bütün zamanı kuşatmıştır. Az yemek, az uyumak, az konuşmak hal erbabının özelliklerindendir.
Hüsranı idrak etmek aslında ruhun ilerlemesi için yeni bir başlangıç olmalıdır. Olacaktır da inşallah. Asr suresinde açıklandığı gibi insanın ziyanını görmesi muhakkak ki bir başlangıç duygusu oluşturacaktır. İşte o zaman istenecek olan sağlık ve afiyettir. Bugün sağlıkta olan bir çok insanımız afiyetten mahrumdur. Oysa afiyet tamda, hüsranını idrak ederek ruhun ilerlemesi yolunda da atılan ilk adımlar sonunda hissedilebilen iç huzuru, bahtiyarlık ve zindeliktir.
Ne yazık ki zaman canlı ve cansız her nesneyi yıpratmakta, herkes kendi ölümüne hızla yol almaktadır. Afiyete kavuşanların ise ümitleri vardır. Ölüm onlar için bir araç olurken nefsin esiri olanlar için tam bir cinnettir. Diğer yandan bu sadece bedenin ölümüdür. Halbuki kalplerin ölümü, nefsin arzularına teslimiyeti o hızlı geçen zamana inat zor geçen bir zaman, afiyetsiz, hazsız ve ağır bir işkence olan zamandır.
Mümin için boşa geçecek, dünyalıklar için hesapsızca harcanacak zaman yok denecek kadar azdır. Bütün zaman yaratan tarafından kuşatılmıştır. İbadet ederken, çalışmaya başlarken, çalışırken, dinlenirken, yürürken, selamlaşırken, yerken, içerken, ikram ederken, severken, yererken fıtraten yaratana bağlı, yaratanı hatırlamalı onun mülkü üzerinde, onun mülkü ile hareket veya statik halde olduğumuzu akılda tutmaktan sorumludur insanoğlu. Beden bir nimettir, Ruh bir nimettir, göz, kulak, burun vs hepsi birer nimettir , ömür bir nimettir , zaman bir nimettir, ay, güneş, yıldız, ozon tabakası, toprak, su, mağma bir nimettir.
Allah Resulü için yarattığı kainatı, resulünün bedenine, ruhuna, ihtiyaçlarına ve sıfatlarına uygun yaratmıştır. İlimleri de onun ihtiyacına uygun yaratmış ve kainatı canlı cansız bütün varlıkları ile başıboş bırakmamıştır. Yunus´un davası da gönüller yapmaktır. Bu yüzden dünyalıkları reddetmiş, insanları dünyalıklara bağlanmaktan alıkoymaya çalışmış, sürekli ölümü hatırlatarak muhasebe yapmalarını istemiştir. Zira nice ağaların beylerin ölümlerini ve birkaç metre kefenle gittiklerini misal vermesi pek kıymetli bir vurgulamadır. Ahirette bir yardımcı ve cariyelerinin olamayacağını, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu sık sık ifade etmiştir. Kendiside anlaşıldığı kadarı ile cenneti bile aşmış ?Seni isterim Seni? diye dillendirmiştir. Yunus´un yaklaşımı, takvası ve aşkı tamamen Allah´a yönelik olup ruhu zirveye çıkmıştır. O bu ilerlemeyle yaratıcının hikmetini idrak etmenin verdiği ilmi bütünlük içinde bir deryayı bir damla suda toplarcasına; ?Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.? diye ifade ederek ruhundaki ilerlemeyi, ilmindeki şahaneliği, özünde topladığı dört dinin ve tabiatın tefsirini ne güzel ifade etmiştir. Yunus´un ruhça ilerlemesi, hiçbir ayrım yapmadan bütün insanlara ehli dil olarak ulaşabilmesi, masivadan temizlenmiş olması ve dinimizin özü olan sevgiyi en yüce makamdan yakalamış olmasıdır. Oysa yunus başlangıçta Hacı Bektaşı Veli´nin; ?Himmet mi?? ?Buğday mı?? Sorusuna ısrarla ?Buğday? diye cevap vermiş, bunun üzerine kısmetini Tapduk Baba´nın dergahında bulmuştu. İlahi tecelligah burada onun yüreğini pişirmiş, masivadan temizlemiş, ruh terbiyesini vermiş ve Onu sonsuz bir yolculuğa çıkarmıştı. O yolculuk ki ahirete göçüyle bitmemiş ruhunun kazandığı yücelme ve ilerlemeyle bu gün hala feyz kapısı, tam da Güzel Türkçemizle ışık kaynağı, bir çok meselemizde ise tercümanımız olarak yoluna devam etmektedir. Allah O´ndan sonsuz razı olsun. Amin.
Allah ruhlarımızın ilerlemesi önündeki engelleri kaldırsın. Amin.

YAZARLAR