Gün geçmiyor ki kulağımıza neler geliyor neler... Kimileri koltuk sevdasında, kimileri ise birilerinin nasıl ayağını kaydırırım düşünceleri ile günlerini gün etmeye çalışıyorlar... Yahu hiç Dini, Devleti, Vatanı, Bayrağı düşünen yok anlaşılan. Hep Bana Rabbena, yani Rabbena'cı olmuşlar... Evet bizim insanlarımıza biraz rahatlık batmış... Rahatlık deyince, insanın aklına fazla uzaklara gitmeden, 18 yıl öncesine gidelim, Evet 18 yıl öncesi her şey de sıkıntılar çekiyorduk, şimdi; her şey de rahatladık tabi ki, rahatlık batıyor derler Atalarımız... Rahat olunca vatandaş ne yapsın, kimileri hükümeti yıkar, kimileri Hükümet partinin İl Başkanını koltuğundan eder, kimileri de birilerinin ismini ön plana çıkararak kendine yer aramaktalar, kimileride kendini düşünmez, birilerinin cebini doldurmak ister. İnsan hayatı böyle gider durur. Herkesin İmam Hatipli olması gözlerimizden kaçmıyor. Neden derseniz kimlere sorsak hangi okul mezunusun diye her sorduğumuz insanların yüzde sekseni İmam Hatip’liyim diyorlar. Peki o zaman neden on beş yıl önce İmam Hatipli yokmuyduda şimdimi İmam Hatipli ler olmaya başladı. İnsanın aklına neler gelmiyor ki. Evet bende bir İmam hatipliyim ama zamane İmam Hatipleri gibi değil… Bizlerin zamanında büyüklere saygı, küçüklere sevgiyi öğrettiler. Ne yazık ki şimdiki İmam Hatipliyim diyenler de bu ilkeleri göremiyorum. Tutturmuşlar bir menfaat peşinde gezmeyi, kim ne yaparsa yapsın ben kendime bakarım düsturuyla yollarına devam etmekteler. Bu kelimelerim herkese değil. Sadece ben Aksaray’da yaşıyorum ve burada gördüklerimi ve duyduklarımı bir araştırmacı Gazeteci olarak araştırdım, öğrendim ve sizlerle paylaşmak istedim. Biliyorsunuz ki Sevgili Cumhurbaşkanımızda bir İmam Hatiplidir. Hiç gördünüz mü menfaat peşinde gittiğini, hayır Sevgili Cumhurbaşkanımın tek menfaati devletini, vatanını, imanı, bayrağı ve halkı olduğunu herkes bilmektedir. O zaman bu İmam Hatipliyim diyenler nerde yaşıyorlar. Hani bir gün olur ya.... Yarın sabah uyanıyorsunuz ve işaret parmağınızdan başka her yerinizin felç olduğu gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz.On dakika sonra telefonunuz çalıyor ve ailenizden birinin ölüm haberini alıyorsunuz.Öksürük sebebiyle gittiğiniz doktordan kanser olduğunuzu, 6 ay ömrünüzün kaldığını işitiyorsunuz.Korkunç bir icra çalıyor kapınızı, 150 yıl borç ödeseniz bitmeyecek cinsten.İnanılmaz bir deprem sülalede adam bırakmıyor. En sevdiğiniz kişi 24 saattir kayıp, yıllarca da ulaşılamayacak. Uyuyamama hastalığına yakalandınız, ömrünüz tavana bakıp çıldırmakla geçecek. Ama hayır, ama olmuyor… Sağlıklısınız, sevdikleriniz yanınızda, her şey normal aslında ama rahat battığı için kendinize dert arayıp artistlik yapıyorsunuz değil mi? Şükretmek aklınızdan geçmiyor mu...