Andım mı maziye yüreğimden kopan fırtınalara eşlik eder nisan yağmuru gibi gözlerim. Yıllar nede çabuk geçtiniz daha yapacak işler daha kuracak çok hayallerimiz vardı. Artık tutmayan dizlerimle iki adımda yorulan nefesimle hayallerim şöyle dursun gerçeklerimle dahi gidemiyorum.
Yazın ortasında güz mevsimi gibiyim kışım yaklaştı. soğuğunda üşüyorum.
Güz mevsimi; yaprakları dökülmüş, dalına kuşların konmadığı kurumuş ağacın cansız dalı gibiyim; ne o baharda açan akasyanın çiçeği nede iğdenin kokusu var, sanki bir baltanın sesiyle irkilecekmiş gibi yüreğim, nasıl da boş geçmiş bir ömür: sıralasam rakamları bir asrın yarısından üç fazlası var sahi neden terk ettiniz beni siyah saçlarım, canlı bakışlarım, beni taşıyamaz oldunuz tutmayan bacaklarım, ya sen koca yüreğim biz seninle ne heyecanlar ne sevinçler ne korkular ne hüzünler yaşadık yaşadık. Nedendir bu ağır duruşun yoksa yolun sonuna mı gelindi, neden yok benim haberim.
Bir hoşça kal derdim sevdiklerime sahi ne çok sevenim varmış yüz yüze olduğumda Nerede çocukluğum nerede gençliğim? Kaybettiğim günden beri arar sizi gözlerim.
Çok yorgunum, uykusuz kaldığım, hüzünleriyle hüzünlenip sevinçlerini paylaştığım oğul ballarım neredesiniz sizleri çok özledim.
Zamanı geri getirmek mümkün olsa ellerinizi tutuğum, gözlerinize baktığım günde kalmak isterdim.
Ey yıllar çok acımasız ve çabuk geçtiniz, geriye hoş edilen gönüller, kırılan kalpler, gerçekleşmeyen hayaller kaldı. Kalın sağlıcakla dost ve dost görünenler Hafize çolak