Rasim GÜL


KİRKOR-YORGO-SALAMON VE CUMHURİYET

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


Atatürk, 19 MAYIS 1938 günü Gençlik ve Spor Bayramı törenlerini Ankara’da izleyip trenle Mersin’e hareket eder. Sekiz saat Türk Ordusuna, Mersinde geçit töreni yaptırıp izledikten sonra, şehri gezerken gördüğü büyük binaları sorar;

‘’Bu köşk kimin?’’, Kirkor’un,

‘’Ya şu koca bina kimin?’’, ‘’Yorgo’nun’,

‘’Ya şu apartman kimin?’’, O da Salamon’un’’

Atatürk sinirlenerek sormuş:

‘’Onlar bunları yaparken ya siz neredeydiniz?’’

Toplananların arkasında yaşlı bir köylünün sesi duyulmuş:

‘’Biz Yemen’de, Tuna boylarında, Balkanlar’da, Arnavutluk dağlarında, Kafkasya’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam!’’

Atatürk, bu hatırasını naklederken: ‘’Hayatta cevap veremeyeceğim yegâne insan bu ak saçlı ihtiyar olmuştur. ’der.

1923 Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kadar geçen, 97 senede, Cumhuriyet ve demokrasinin getirdiği yönetim şekliyle Türkiye her ne kadar muasır medeniyet seviyesini yakalayıp geçememişse de öp öz vatandaşlarımız kahredici yoksulluktan epeyce kurtulmuştur.

Ne var ki belli şehirlerde, konaklarda oturan ve milyonluk arabalara binen nereden kazandığının hesabını veremeyen veya vermeyen, kimseler geçmişin Yorgo, Kirkor ve Salamon’unu aratır durumdadırlar.

Dört Kıtada cepheden cepheye koşmaktan kurtularak, yetiştirdiği çağdaş kafalarla, çağdaş kalkınmayı yakalamaya çalışan ülkemizin tek yolu, Cumhuriyet, demokrasi ve ADALET’tir. Bir daha asla taba olmaya dönmemelidir.

21 inci yüzyılda, Türk Milletinin tek derdi, kendi ülkesini, kendisinin yönetmesidir. Türk halkı düşmanını ve dostunu ne yazikki tam belleyemedi, geri zekâlı olduğundan değil belletilmedi de ondan.

Büyük Türk lideri ELÇİBEY’ derki ‘’Türk düşmanını unutsa da, düşmanı Türkü unutmaz.’’ Tarihen sabittir ki bu millet, kısa zamanlar hariç, hiçbir zaman Türk kadrolar tarafından yönetilmemiştir.

Vakit kaybetmeden, özüne uygun tam demokratik sisteme, hukukun üstünlüğüne, Adıl yargılamaya, fırsat eşitliğine, inanç özgürlüğüne ve milli gelir dağılımında hakkaniyete halkımız kavuşmalıdır.

ABD ve Batı ekseninden bir türlü çıkamayan, Türkiye hükümetleri, ne zaman iktisadi hürriyete kavuşursa işte o zaman gerçek bağımsızlığa kavuşacaktır. Bunun içinde çalmadan, çaldırmadan yönetmek ve üretmek gerekiyor.

En azından 1960- 1980 ve 2016 Temmuz darbelerinin ABD ve müttefikleri ile içteki ortakları tarafından tertiplendiği halkımıza bütün detaylarıyla anlatılmalı dolaysıyla ders alınması sağlanmalıdır.

 Özellikle eğitimde kendi kültürüne dönerek, batının, doğunun, kuzeyin, güneyin, her türlü etkinin tesirinden kurtularak, bilime ve icada yönelmesi bağımsızlığını sağlayacaktır. Taklitçilik hiçbir ülkeyi kurtaramamıştır.

Bu gün ülkemiz dünya standardında, fikir üretememektedir. Düşünme alanında çağı yakalayacak seviyeden geride kalmıştır. Düşünmenin önündeki engeller mutlaka kaldırılmalıdır, İnsanlarımızın akıl çapı uzatılmalıdır.

Öncelikle de din sömürücülüğü ve dinin siyasete alet edilmesi kesinlikle önlenerek, gerçek dindar rahata kavuşturulmalıdır.

 Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.

 

YAZARLAR