Muammer Öztürk


İBNİ HALDUN’un DEVLET YAKLAŞIMI

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


’Maliki yevmiddin’’
İbni Haldun’a göre devlet ilkel anlamda kabile ruhundan başlar. Ancak günümüze kabile ruhu ile geldiğini düşünemeyiz. İbni Halduna göre devlet olgusu insanlar arasındaki asabiye-bağlardan dolayı oluşmuştur. Ortaya çıkış amacı ise asabiyenin, birbirine bağlı insan topluluğunun güvenliğini, geçimini sağlamak ve ona adil davranmaktır. Aksi halde devlet düzeni bozulur. Halk ifsada giderki bu durum idarecinin öldürülmesine kadar yol açar. Nitekim tarihte Selçuklu devlet adamları öldürülmüş, günümüzde ise Fetö kalkışmasında Cumhurbaşkanını öldürmek üzere harekete geçilmiştir.
Asabiyeyi etkileyen veya genişleten etkenler vardır. Topluluğa sonradan katılanlar, farklı kabile ve boylar arasındaki evlilikler, ekonomik çıkarlar, savunma birliği gibi etkenlerdir. Türklerde asabiye-kan bağı veya akrabalık bağı İslamdan sonra genişlemiş ve din kardeşliği İslam birliği gibi kavramlarla zirveye çıkmıştır. Ancak Araplarda asabiye anlayışı Hz. Osman’dan sonra hilafetin kaldırılması ile Emevilerin saltanat esaslı hakimiyet kurma idolocyası ile yeni bir şekil ve biçim kazanmıştır.
Görüldüğü gibi devletlerin kuruluş şartlarında itici bir motor olan asabiye zamanla bozulabilmekte ve değişebilmekte ifsada bozgunculuğa kaçabilmektedir. Asabiye akrabalaık veya din gibi kutsalların dışında ideoloji gibi bozulmaya matuf güdülerle ortaya çıkmışsa tam bir ifsada dönüşebilir. O yüzden disipline muhtaçtır. İbni Haldun’a göre, alemde hiçbir olgu değişmeden kalamaz. Asabiye de değişir. Asabiye diğer bir deyişle kan akrabalık din ideoloji gibi bağlarla bibirine bağlılık hisseden insanlar topluluğu olarak ifade edilebilir. Ancak asabiye kabile düzeyinden milli düzeye eriştiğinde en geniş etki göstermiştir. Kabile veya aşiretlerin veya boyların farklı aidiyetleri olan toplulukların din, tarih, ırk, dil,kan, bayrak, toprak vs. değerler üzerinden ortak bir amaç etrafında kaynaştıklarında büyük devletler ortaya çıkmıştır. Osmanlı devleti böyle bir kaynaşmanın sonucudur. Osmanlı Devletinin en geniş coğrafyada tarihte hiç olmadığı kadar büyük devlet oluşunun temelinde yatan en kuvvetli asabiye din asabiyesi, güvenlik, adalet ve geçinme gibi asabiyelerdir. Bu gün için Türkiye Cumhuriyetinin de sosyal yardımlar, toki evleri, toplumun temel değerlerini ifade ve temsil kabiliyeti, dini ritüellerin gündemde canlı tutulması, dirayetli bir siyaset vb. hususiyetleri taşıyor olması kutlu yolun açıldığı müjdesini verir gibidir.
Makyevell’in ulus devletler fikrinden sonra şehir devletlerini birleştiren batı Haçlı Seferleriyle Önce Doğu Roma vs. sonra İslam Dünyasına yönelerek Selçuklu ve Osmanlı devlet çatısı altında asabiyesini güçlendirmiş milletlerin birliğini bozmak için saldırılara geçmiştir. Sonrası malum . Günümüze kadar Haçlı Dünyasında tahrif edilmiş semavi dinlerin karşısına icad edilen felsefi akımlar batının sınırlarınıda aşarak dünyayı siyonizmin hizmetkarı kılmıştır. Her ne kadar ittifak halinde yeni seferlere kalkışmışlarsa da başarılı olamamışlar ve yine kazanan siyonist felsefe olmuştur. Kısacası batı sünnetini ve şeriatını kaybettikten sonra kendi devletçiklerini Avrupa Birliği adı altında yeniden toplama yolunu seçmişlerdir. Sonrasında daha zayıflamış olan Afrika devletçikleri üzerine giderek insan ve yer altı kaynaklarında refah bulmuşlardır. Şimdilerde pusuya yatmış ve Türkiyenin parçalanmasını canavarca beklemektedirler. Ancak İslam Dünyası İslam Birliğini kurmayı hala başaramış ve ızdırap içinde inlemektedir. Lakin Batı açısından hiçbir şey eskisi kadar kolay değildir. Bu günlerde Almanya ve Fransa Rusyanın gölgesinde yeniden Orta Doğuda siyasi çözüme ortak olma, yeniden kendilerine kapı aralamak istemektedirler.
Osmanlı coğrafyasında bütün bu süreçlere rağmen içeriden ve dışarıdan çeşitli akım ve ifsadlarla müslümanların itikadı ve akaidleri bozulmuş asabiyet-kavmiyetçilik öne çıkmıştır. Böylece din ve tarih asabiyelerini kaybeden İslam Dünyası bunu körükleyenler için kolay lokma olmuştur.
Yahudiler Tevratı tahrif ettikten sonra Cumartesi İnsanları diyebileceğimiz siyonist zihniyetle tekrar ortaya çıkarak bir devlet kurabilmişlerdir. Bu gün dünyada fesat ve ifsad çıkararak güç toplamakta bu güçle de dünyayı köleleştirmeye devam etmektedirler.
İbni Halduna göre din asabiye üzerine en etkili kuvvedir. Devletinde ömrünü uzatan bir ictimai-sosyal asabiyedir ki lazım olan her asabiyeyi zirveye taşıyacaktır. Türk İslam Dünyası farklılık arzetmektedir. Çok geniş bir coğrafyada yerleşik olarak çok geniş bir asabiye ve şuura sahip olmaktalar. Her ne kadar dini ritüellerden uzak dursalarda asabiyettten kaynaklanan imanını koruduğunu her aşamada göstermekte ve kimilerini şaşkın bırakırken, kendilerini takdire şayan bir konuma çekmektedirler. Zannediyorum ki Türkiye’nn Orta Doğuda göstereceği başarı Türk dünyasına ilham olarak Önce Türk İslam Birliğinin buna bağlı olarakta geniş bir İslam Birliğinin kurulabilmesine imkan sağlayacaktır. Zira Türk İslam Şuurunun Temelleri Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri ile birlikte Orta Asyada atılmıştır. Yetmiş yıl Rus esaretinde inançlarından uzak tutulmuş olsalar da coğrafya hassasiyetle çalışılması gereken bir büyük imkandır. Bunun için Türk Milletinin salt iman ve secde modunda ruh köklerine dönmesi şarttır. Böylece dünyanın en geniş coğrafyasında yeniden filzlenmesi devleti ebed müddet yapacak modern dünyada yeni bir dünya düzenini kurarak Kızıl Elmayı gerçeleştirebilecektir.

YAZARLAR