Rasim GÜL


HESAB VERMEK VEYA HESABI ALMAK

salihler şehri gazetesi,Aksaray Haber,Aksaray haberleri


Kamu adına görev yapanların veya kamu malına zarar verenlerin yaşarken hesap vermeleri toplumsal açıdan çok önemlidir. Halkımızda, ‘’Bu Dünya’da hesap vermeyenler öbür Dünya’da hesap verirler veya Allah’a havale ettim’’ inancına itiraz etmiyoruz elbette Allah’ın kurduğu mahkemede her insan hesap verecektir.Ama modern Devlet anlayışında ve Hukukun üstünlüğün de insanlar yaşarken, hesabı vermeleri gerekiyor.

Nasıl ki veresiye malını satan esnaf alacaklarını tahsil etmeyince, bir müddet sonra batıyorsa kamu malına ve diğer insanlara zarar verenler hesap vermiyorsa veya hesap alınmıyorsa, belli bir zaman içerisinde o devlet batar. Dünyada örnekleri pek çok. Batış işaretleri; önce Milletin birliği bozulur ve arkasından Devletin ayakta kalması tehlikeye girer vede sonu gelir. Osmanlı İmparatorluğunun ortadan kalkması, en canlı ve üzücü örneğidir.

Egoist ve kötü niyetli insanlar, hesap vermeden kaçınır. Bilgilive organize olmuş toplum veDevleti HESABI sorması gerekiyor. Şayet toplum güçlü ve hür olmak istiyorsa, yanlış yapandan mutlaka hesap sorulmasını istemelidir. Yanlış yapan mutlaka cezasını çekmeliki insanlar huzur ve güven içerisinde yaşasın, Milli Birlik ve Devletin Bekas yaşasın.

Osmanlıda ve Türkiye Cumhuriyetinde 250-300 yıldır, yönetimde bulunanlar yönetime geldiğimizde yanlış yapan, kamu malına zarar verenlerden, Milli Birliği bozmaya çalışanlardan mutlaka hesap sorulacaktır sözleri havada kalmıştır, kalmaya da devam ediyor.

Yönetimde bulunanlar deyince maalesef sadece hükümetler akla geliyor. Elbette hükümetler birinci sırada sorumludur ama ya diğerleri? Seçimle gelen bütün Sivil Toplum Örgüt, vakıf, dernek, sendika, tarikat, cemaat, parti örgütleri, kır bekçisinden, aza ve muhtarına kadar olan bütün yöneticiler, aklı erip vicdanı, merhameti olanların tamamı sorumludur.

Türk Halkının son 250-300 yılına baktığımızda, kadılığın, âlimliğin, askerliğin, müderrisliğin yerlerde süründüğünü görmekteyiz. Rüşvetin, kayırmanın, alabildiğine geliştiğini, bilimin, düşüncenin neredeyse ortadan kalktığını, okuma- yazmanın ancak yüzde 1-2 civarında olduğu gerçeğini görmekteyiz.

Cumhuriyetin yüz yılında da yöneticilerimizin bazıları hesap verdi ve hesap sordu ama genel anlamda hesap verme ve alma halkı asla tatmin etmedi. Yüz yıl içinde gelenler gitti, yenileri geldi hesap verme ve sorma konusunda fazla bir şey ne yazikki değişmedi.

Sistemimizde, hesap sorma ve verme görevi Türkiye Büyük Millet Meclisine, Anayasa Mahkemesine, Yargıtay’a, Danıştay’a Sayıştay’a verildiği halde bunların hesap sorma ve vermede görevlerini tam yaptığı inancı halkta oldukça zayıf.

Şu an toplumun herhangi bir yerinde yönetici olarak görev yapan tüm yetkililer, hesap sorma ve vermede gayet gevşek davranıyorlar. Bu da toplumda bezginlik, mutsuzluk ve güvensizlik yaratıyor. Hâlbuki Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bunların tamamının ortadan kaldırılacağı, en küçük hesabın bile sorulacağı ve adaletin sağlanacağı vadedilmişti. Görünen o ki sistem henüz oturmamış.  

HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

YAZARLAR