Toplum olarak bir şeyleri araştırmadan inanmaya eğilimliyiz. Özellikle sosyal medyada gördüğümüz şeylere hemen inanıyoruz.
Siyasi paylaşımlar da bu durum oldukça yaygın. Gün içerisinde binlerce düşünceye maruz bırakılıyoruz. Yapılan paylaşımlar ile beynimiz o kadar kirleniyor ve meşgul oluyor ki, farkına bile varmıyorsunuz. Kimsenin birbirine güvenmediği bir çağda yapılan paylaşımlara bu denli inanılması ve güvenilmesi de ayrı bir trajedi.
Bunun nedeni kimsenin bir konu üzerinde düşünmek istememesi. Düşünmek zor iş, vakit alır, beyinde kolay olanı seçeceği için, doğrudan inanmayı tercih ediyor. Tabi burada kişinin görüşü ve o görüş etrafında ördüğü duvarlarda önemli. At gözlüklerini takmışız bir ona saldırıyoruz, bir diğerine?
Her şeyden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Bir kere olsun şüpheye düşmüyor musunuz?
Sorgulamadan inanıyoruz, inanmayanlara da Allah ne verdiyse sıralıyoruz. Bunun nedeni de her şeyi ben bilirim havası. İnsanların yeteneklerini değerlendirmesiyle ilgili çalışmalar yapan David Dunning ve Justin Kruger, 1999 yılında yayımladıkları makalede yetersiz kişilerin kendilerine yetenekli kişilerden daha fazla güvendiklerini, yetenekli kişilerin ise özgüvenlerinin daha az olduğu sonucuna varmışlar. Bu bazı şeyleri açıklığa kavuşturuyor sanırım.
Bir konuya inanıp onun üzerinde araştırma yapmak, en azından biz gençlerin görevi. Her şeyin çok kolay ulaşılabildiği, bilginin bile saniyeler içerisinde tüketildiği bir çağda, gerçekleri en azından bilim ve araştırma çerçevesinde öğrenmemiz gerek. İnanın çok vakit almıyor. Biraz okumak ve araştırmak sosyal medyada geçen o boş zamandan daha kıymetli.
Eğer bazı olaylara gözümüz kapalı olarak bakar ve inanırsak, ayakta uyutulmaya mahkum oluruz. Bu şekilde kurulan komplolara düşmeyelim, farklı görüşten ve düşünceden insanlara saygı göstermeyi bilelim. Nasıl ki bir malı alırken ya da satarken, en ince ayrıntısına kadar sorguluyorsak. Aldığımız bilgilerin ve düşüncelerinde temelini ve kalitesini sorgulamamız lazım.
Toplum olarak her şeye inanmayı bir kenara bırakıp, doğrularla aydınlanmanın yolunu bulalım. Bunun da en gerçekçi ve makul yolu okumaktan geçer. Okuyalım ki hem anlayalım hem de anlaşılalım. Doğru bir ve kesin değildir. İnanmadan bir kere daha düşünün ki yanlış anlaşılmayın.