Muammer Öztürk


HAN YÜ´NÜN İYİ AT BİNİCİLERİ

Aksaray salihler şehri Haberleri / Aksaray salihler şehri gazetesi


?´Maliki Yevmiddin´´
Rasim Özdenören´in Çinli bilge Han Yü´den aktardığı hikayenin gerçekleri ilgi çekicidir: En güzel atlar köle tabiatlı insanların elinde bozulur. Köle tabiatlı insan kendisinde asla tasarruf etme yetkisini göremeyecek, her iş için efendisinin rızasını, icazetini istihsal etme mecburiyetini hissedecektir.
Buradan hareketle köle tabiatlı insan bir çok sosyolojik açıdan incelenmeye değerdir. Köle tabiatlı insan kendi totemleştirdiği, Amerika yerlilerinden farklı olarak, canlı bir nesne olan diğer insana veya efendi seçtiğine göre yaşayarak kendi fıtratından doğan karakterini yitiren ve kendi şahsiyet mimarisini kuramamış insandır. Bu noktada İnsanın Allah´a kulluğu ile kula kulluğunu karıştırmamak gerekir. Bahsedilmek istenen kula kulluktur.
Günümüzde fikri akımların, cemiyetlerin, ailelerin, okulun, siyasetin veya liderlerin nasıl bir insan tipi oluşturduğu önemlidir. Bu açıdan bakıldığında bireyin her ortamda kendini ifade edebilen, net fikirlere, bakışa ve ilkelere sahip karakterler, kişilikler olarak yetiştirilmesi lazımdır. Haramlardan kaçınmak Allah´ın emirleri iken efendilerin emri gibi algılamak, tam bir kişiliksizlik tam bir kula kulluktur. Siyasi akımlar için de, darbeci zihniyet için de bu böyledir. Zira darbeciler belli bir güç topladıklarında cemiyetlerindeki köle tabiatlılardan cesaret alarak tüm topluma bunu dayatmak isterler. Farklı ses çıkmasından da hoşlanmazlar. Esasen toplumsal bir çok problemin temelinde ses çıkartamayan köle tabiatlı insanlar yatar.
Bireye davranış kazandıran fikirler, töre, din, siyaset, aile ve çeşitli felsefi akımlar olabilir. Özellikle ergen dönemde kişi bunlardan birinin şahsiyetini yok edici devşirmesine maruz kalmışsa ona ancak Allah yardım edebilir.
Ergenlik dönemi birey genellikle etkilere açık ve boşlukta kalmıştır. Gruba girme isteği onaylanma isteği vb. nedenlerle zararlı alışkanlıklara ve yanlış davranışlara ya da aykırı ideolojilere kapılabilir. Bu ergende asilik, ihtilalcilik, isyankarlık, anarşistlik, sahte kahramanlık, uyuşturucu vb. bağımlılıklara yolaçar. Bu durum iyi analiz edildiğinde, bireyi koruyacak temel davranışların kişilik gelişimine yön verecek körü körüne teslim olmayacak davranışsal ve pozitif eğitimin ergenlik öncesi dönemde verilmesinin gerekli olduğu bir gerçektir. Bu açıdan yetersiz kalan toplumsal birimler bedbahttırlar. Bunu başarabilen toplumsal kurumlar, aile, okul, cemiyet liderleri vb. oluşumlar Han Yü´nün attan anlayan iyi at binicileri veya binicilik ustaları gibidirler. Daima bahtiyar kalacaklardır. Esasen kişilik kazanmış mantıksal zekaları ve davranış ölçütleri sağlam olan bireyler başarılı bireylerdir. Her biri liderlik yapabileceklerdir. Aileyi, şehirleri veya ülkeyi yükseltecek adamlar ancak bu çocuklar içinden çıkabilirler. Yoksa toplumsal psikolojiyi iyi bilen, bireysel başarı amaçlı olarak köle tabiatlı insanları çevresine toplamış ve onlar üzerinden kendi yükselişini sağlamış adamlar attan anlayan usta at yetiştiricisi ve binicisi sayılmazlar. Ülkemiz şehirleri siyaseten iyi kullanılmış ve ihtiyaç kalmayınca bir kenara bırakılmış köle tabiatlı mağdurlarla doludur.
Bireyin kendi doğrularını kuramadığı, kendi ilkelerine yer bulamadığı, vefasını gösteremediği cemiyetler, Han Yü´nün deyimiyle biniciler ve avanesi dağılmak zorunda kalacaktır. Önemli olan kendileriyle birlikte içinden çıktıkları şehirleri harabeye çevirecek ifsadlarını bozgunlarını önlemek olacaktır. Günümüz stratejik dengeleri düşünüldüğünde bu ifsadlar toplumları bir daha toparlanamaz hale sokacaktır. Varlıklı tüccarın iflası gibi. Bu tam bir güvensizliktir. Toplumları ayakta tutan değerlerin aşınması, sosyal bütünlüklerinin bozulması, İlber Ortaylı´nın deyimiyle Ortak Başarı amaçlarının felaketi olacaktır.
Toplumdaki kırılmalar bilim adamlarına, sosyologlara kadar sirayet etmiş olmalıki her alanda yeniden iyi adamların yetişmesi gerektiği fikrinden yola çıkarak toplumu yeni varoluş akımları üzerinden yeni arayışlara yönlendirmektedirler. Bu bakışın en önemli sebebi belli değerlerle öne çıkan önderlerin ilkelerinde yozlaşmaya fırsat vermeleri ve artık ulaşılamaz olmalarıdır. Yozlaşma işleyen makinenin hurdaya ayrılmasına sebep olur ki bu tam bir felaket olarak sahaya yansır. Sancının kaynağı bertaraf edilmek zorundadır. Sancılı toplumların yeniden toparlanması ciddi süreç ister. Bunu başarabilmek için dünya konjonktürünün hiç uygun olmadığı şartlardayız. Evrensel olarak zamanın sıkıntılı olduğu bu dönemde varoluşumuzu korumak ve ifsada karşı uyanık bir şuura sahip olmalıyız. Yeni medeniyet iddiası olan fikirler varoluşunu borçlu olduğu dinamikleri aktif tutmak zorundadır.

YAZARLAR