Rasim GÜL


GÜNÜMÜZDE, PRAGMATİZM (ÇIKARCI OLMA MODASI)

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


Pragmatizm: İlkeli olmayıp çıkarcı olmak demektir. Yani çıkar söz konusu olduğunda her şeyin mubah yani yapılabilir olmasıdır. Dolaysıyla, Ülkelerde bürokrasinin ve Sivil Toplum Örgütlerinin yönetim kadrolarının, şahsi çıkarlarını gözetmeleri veya gözetmemeleri, millet ve devlet açısında fevkalade önemlidir.

Ticaret yapan mahalle bakkalından en büyüğü HOLDİNG’ lere kadar çıkar için her aklına geleni yapması da bir o kadar önemlidir. Küçük esnaf bile çıkar için hile yapsa, ülkeyi soyamaz ama ticari ahlakı bozar, kanunları iğfal eder.

Holdinglere gelince çıkar için çalışırsa ülkeyi perişan eder. Birde hesap soran da olmazsa ülkeyi soyarlar. Bir ülkede, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Türk Standartlar Enstitüsü çalışmıyorsa veya çalıştırılmıyorsa, hak-hukuk, adalet insanlara bırakılmış demektir ki insanlar ister istemez pragmatizm denen çıkarcılığa yönelir.

Başka bir deyimle, Cumhurbaşkanı, bakanlar, valiler, belediye başkanları, rektörler, başsavcılar ve Sivil Toplum Örgüt başkanları, şahsi çıkarlarından uzak durmaları toplumun ilkeli olmasını sağladığı gibi, milletler camiasında yerini de belirtir. Dünyada huzur ve güven içinde yaşanabilir ülkelerde listesinde de üst sıralarda yerinizi almanızı sağlar. 

Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin kuruluşunu müteakip ilk iki yüzüncü yıllarında millet ve devleti temsil edenlerin yaklaşık tamamı ilkeli ve şahsi çıkarını gözetmeyenlerden oluştuğu için toplumda ilkeli olmuş dolaysıyla cihan devleti oldular.

Her üç devlette çökme dağılma, pragmatizm ve despotizm (akrabanın kayrılması) ilkeleri zayıflatmış ve tarihe karışmışlardır.  Devletlerin ve milletlerin tarihte saygıdeğer yerini nasıl ki yöneticiler sağlamışsa yıkılışlarını da yöneticiler sağlamışlardır. 

Çağdaş ülke; kural ve kavramlardan oluşan KURUMSALLIĞIN sağlanmasıyla olur. Şahsi çıkarını gözetenlerin elinde olan ülkeler, kural tanımadığından ilkeli davranma söz konusu olamaz.

Aksaray’ımızda yaşayan bütün vatandaşlar başta kendini, ailesini, köy, mahalle, kasaba, ilçe ve il halkını samimiyet içerisinde, vicdanıyla baş başa kalıp gözden geçirerek, başta kendisinin ve bütün yöneticilerin ne kadar ilkeli olup olmadıklarını pek ala görüp bilebilir.

 İlkeli olma konularında yani şahsı çıkarlarını düşünmeyenler elbette vardır. Ne yazik ki bunlar azınlıkta kalmaktadırlar. Yazı konumuz geneli kapsamaktadır. Ne yazik ki toplum ilkeli insanları SAFLIKLA nitelemektedir.

Bu gün insanlar, nasıl kazanılırsa kazanılsın zenginlik istiyor. Çünkü rağbet tamamen zengine veya makam sahibine olmaktadır. Cebi dolu olup yüksekten konuşan, atı-arabası, evi barkı çok gösterişli olan, işgal ettiği koltuktan çevresini doyuran kişilere rağbet çok fazladır.

Dinde, kültürde, gelenekte ve TÖREDE ilke var mıdır? Elbette vardır ancak bunların maddi müeyyidesi olmadığı için mesele, kişinin vicdanına kalmaktadır. Maddi müeyyide kanun demektir, kanun adına görevliler hesap sorar, hesabı veremeyenlere gerekli yaptırımı uygular, dolaysıyla toplum güven, huzur ve haksızlığa, hırsızlığa uğramadan yaşantısını mutlu bir şekilde devam ettirir.

Özellikle çıkarcılığı ve yamukluğu önlemekle görevli diyanet, sağcı, solcu, liberal, laik vs. her iktidar döneminde başkanlıklarını sürdürmüştür. Bütün rektörler ve diğerleride aynı durumu devam ettirebilmişlerdir. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir durum yoktur.

 Demek oluyor ki çıkar için kurulan hücreler işlerini yürütebiliyorlar. Milli duygu
Dan uzak olan sadece mensuplarının çıkarını koruyan ‘’HÜCRE’’lerden hiç vakit geçirmeden bu toplum kurtarılmalıdır. Ancak o zaman ‘’Milli Birlik’’ ve ‘’ADALET’’ gerçek manada tesis edilebilinir. Dolaysıyla da rahatlıkla ‘’BEKA’’ sorunu çözülür. 

Her ilin yöneticileri birlik ve anlayış içinde ili, yönetebildikleri takdirde o il ilerlemeyi ve kalkınmayı daha hızlı gerçekleştirir. Aksaray’ında bütün güçlerin birlikte hareket etmesiyle yapmak istediği her şeyi yapacaktır. 
 Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.

 

YAZARLAR