Rasim GÜL


GERÇEK AYDIN KİMDİR?

salihler şehri gazetesi,Aksaray Haber,Aksaray haberleri


Olayları başkalarının gözüyle görmeyen, kulağına gelen yalan yanlış duyumlara inanmayan, bilimselliği ve edebiliği kabul görmüş bilgilerle hareket eden ve kendi gözüyle gören, kendi kulağıyla işiten, kendivicdanı, aklı ve bilimiyle değerlendiren insana gerçek aydın denir.

Türk halkı ne yazikki, bilimsel alanda kalkınmış ülkelerle yarışacak, düşünce ve teknoloji üretecek yeterli aydın yetiştirememiştir. Gerçek aydının yerlerini yarı aydınlar ve aydın geçinenler almış dolaysıyla, aydın ve cahil birbirine karışmıştır.  Gerçek aydın, halkının, devletinin, aleyhine söz söylemez, yazı yazmaz, dünyaları verseler kimselere uşaklık yapmaz ve asla satılmaz. Ne yazikki ülkede, sözde aydın pazarı kurulmuştur.

Gerçek aydının, Halk, Vatan, Devlet, Bayrak ve İnanç denildiğinde tüyleri titrer ve bunlara zarar vermemek için elinden geleni yapar. Zarar verenleri durdurmak için elinden geleni yapar. ÇünküDevlet, Vatan ve Bayrağın bağımsızlığını ve namusunu temsil ettiğini bilir.

Türkler Doğuda ve Batıda muhteşem başarılar elde ederken, ağır yenilgilerde aldılar. Ne yazikki yenilgileri daima kişilere veya gruplara yükleme yanlışlığını yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Toplum canlı ve tutarlı olduğunda, aydınları ve bilim adamları da görevlerini yaptığı dönemlerde başarı, yapmadığı sustuğu ve susturulduğu dönemlerde başarısızlık ve ağır yenilgiler almışlardır.

Toplumlarda önemli olan, bir şeye yürekten ve tüm irfanıyla, imanıyla şiddetle inanmasıdır. Ve icraatını inandığı davaya göre belirlemesidir. Aynı zamanda, ‘’Milli Birlik’’ halinde olmasıdır. 1700 yılından, 1920 yılına kadar geçen 220 yıllık sürede Türk toplumunun topyekûn bir hedefe kilitlendiği, bir iki olayda anca görülmüştür.

Anadolu topraklarında düşman işgalleri başlayınca ayağa kalkan Türk Halkı bütün irfanı ve imaniyle İSTİKLAL HARBİNE tek hedef olarak kilitlenmiş ve kazanmıştır. İstiklal Harbinden bu yana geçen 100 yılda topyekûn sadece Kıbrıs olayında yine hedefe kilitlenmiş ve kazanmıştır. Kuzey Kıbrıs kurulduğundan bu yana birlik kurulamadığı için başarısızlık devam etmektedir.

Cumhuriyet döneminde, kalkınma, büyüme, üretim, tarım, hayvancılık, turizm, torakların ıslahı verimliliğinin artırılması ve benzeri hiçbir konuda milli birlik sağlanamadığı için hedeflere kilitlenme başarılamadığı için kısmi başarılarla yetinilmiştir.

Cumhuriyet döneminde, 100 yıl iktidar, muhalefet çatışmaları, sağcı, solcu, ülkücü, devrimci, Kürt, Türk, Sünni, alevi, sakal, bıyık, uzun etek, kısa etek, mini etek, maksi etek, açık, kapalı ve daha akla hayale gelmeyen nice meselelerle ayrışma, bölme, parçalama ve iktidar kavgalarıyla geçen 100 yıl.

Sözde particilikadı altında halk birbirine düşürülerek, Çin, Rus, Amerika, İsrail, Yahudi, Ermeni, Rum ve bütün Avrupa ülkelerinin yapacağı kötülükleri, vatandaşa yaptırmışlardır. Koltuk ve para hırsı her kötülüğün kaynağı olmuştur. Türkiye’nin güçlenmesini ve Türk-İslam Birliğinin kurulmasını şer ülkeleri riske girmeden ve para harcamadan önlemişlerdir.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkesi, halkın ortak anlayışını temsil ve ifade eden milliyetçilik devlet ve milletin hedefinden çıkartılarak, bir kısım aydın gurubuna ve bazı siyasi partilere bırakılarak kuruluş felsefesinden uzaklaştırılmıştır. Hâlbuki milliyetçilik belli bir aydın kesiminin ve bazı partilerin ideolojisi olamaz. Milliyetçilik Türk Devlet ve Milletinin resmi ideolojisidir. Bu ideolojiyle önce kurulacak Türk Birliği, ardından Türk-İslam Birliğinin kurulması önlenmeye çalışılmış ve başarılmıştır.

Milli İdeale, yönetime, bilime, camiye, kışlaya particilik karıştırıldığı için, milleti ayakta tutan bütün değerler alt üst olmuş, Devletinişleri ters gitmeye başlamış, halkın birliği ve mutluluğu zarar görmüştür. Devleti ve Millet, Milliyetçilik davasına sahip çıkarsa, Türk ve İslam düşmanları da ayağa kalkar. Rusya, Çin, İsrail, Amerika, AvrupaÜlkeleri, Araplarve farslar bu uygulamadan hiç hoşlanmazlar. Sözde Türk aydınları korku ve telaşlarından Türk Milliyetçiliğine devamlı karşı çıkmışlardır.

Milli ruhu ve Turancılığı diplomatça yürüten Atatürk’ü ortadan kaldırmaya çalışmışlar ve başarmışlardır. Atatürk ve arkadaşlarının devlet ideolojisine yerleştirdikleri milli ruhu kaldırmak için 80 yıldır uğraş neticesinde yol almışlar ama başaramamışlardır.

Atatürk’ten sonra Türk Birliğini kurmaya çalışan ve haylıda yol alan Turgut Özal ’ıda ortadan kaldırmışlardır. 1980 öncesi milliyetçilik ve eşitlik diyen, gençliği devlet gücüyle, bürokrasiden, fikirden ve ekonomiden saf dışı etmek için ellerinden geleni yapmış vede başarmışlardır. Suya, sabuna dokunmayan, iç ve dış güçleri rahatsız etmeyecek milli ruhtan uzak kadroları işbaşına getirmişlerdir.

Bütün bu baskı, zulüm ve işkencelere rağmen, devletine sahip çıkmada, zor ve kızıl günlerde Milli birliğini korumayı yaşama kültürü olarak benimseyen çilekeş Türk Halkı dimdik ayakta durmayı ve ilerlemeyi başarmıştır. Milletimiz tarihten ders almayansözde aydınların elinde kalmış ve kendine gelmek için çırpınım durmaktadır.

Tarihten ibret alacak olan, elbette Devleti ve Milleti yöneten belli bir kesimdir. Bunlarında belli bir düzeye ve birikime sahip olmaları gerekir ki başarsınlar. İdarecilere ve gençliğe model olacak insanlar üzerinde bilerek tartışma çıkartılmaktadır. Maksat akılsızlık veya birilerine hizmet etmekten ibarettir.

Aydınlarımız, tarihi kahramanlarımızı yok saymayı ve birbiriyle kavga ettirmeyi bırakarak veya onaylamayarak, geçmişimizdeki birliğin tesis edilmesini sağlamak için ürkek ve korkak davranmayı veya bir yerlere yaranmayı bırakmalılar ki tarihi görevlerini yerine getirsinler.

Osmanlı aydınlarının hayali, Cumhuriyet aydınlarının hayalinden daha büyüktü. Osmanlı çökerken bile Turanı bayraklaştırmışlardı. Çünkü cesaretleri vardı, yürekleri daha büyük ve imanları daha sağlamdı. Hayalsiz insan, insan sayılamıyor. Sadece hayvanlar hayal göremiyor.

Türklüğü ve İslamı tartışmak yerine, yaşamak daha doğru olur. Başkalarına akıl verme, yol gösterme yerine elimizi taşın altına koymak daha iyi olur, daha saygı duyulan bir insan oluruz.

  HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

YAZARLAR