Muammer Öztürk


GEÇMİŞ ZAMAN

Aksaray salihler şehri Haberleri / Aksaray salihler şehri gazetesi


GEÇMİŞ ZAMAN ?Yarı ahşap damların, Kerpiç duvarlı odalarından birinde, Yıl bin dokuz yüz altmış üç, Zemheri ayının on sekizinde, Yaşlı bir ninenin ellerinde, Bembeyaz bir çocuğun ilk çığlıklarıydın? Der anam? Çıraların ışığı olmadan, Asla uyumazmışım. ?Bitmeye görsün gazyağı, Asıl gece o zaman başlardı? Der anam? Kurumuş dallardan telefon direkleri, Yorgan ipliğinden telgraf telleri, Ve kibrit kutularından ahizeler? Ya arabalarımız? Çamurdan tekerlekleri, Sonra, düüt! düüt! sesleri, Çocukluğumun yalın zevkleri? Kerpiç duvarlı, Yarı ahşap damların, İki kapılı salonlarında, Bir yanda un çuvalları, bir yanda; İsli tandırları? Bir kalbur saman talaşı ısıtır, Yufka pişiren tümsek saçları. Rahmetli ninemin sanatkar elleri, Bir ileri bir geri çevirir. Ufralı oklavayı. Bembeyaz yufkaların mis kokuları salınır. Her iki kapıdan? Ne mutluydu dedemin sofrası? Çinko demlikte çay, Kalaylı tasta çökelek, Sarı inekten bir de sade yağ. Bir başka lezzet katardı, Rahmetli ninemin yufkalarına? Misafir bereket getirir derler Pilav sofrasına. Yufkadan kalan tandır közüne, Çömlekte yarım şinik beyaz fasulye, Salıverirdi ninem yarınki misafirlere. Biraz geç kalksak uykuda, Güneş doğdu üstümüze diye, İlenirdi rahmetli ninem, ?Kalkın bre? Ölü müsünüz? Gran mı girdi?? Diye? Hayvanları yemletir, Kümesleri açtırırdı ninem. Toprağın geniş olsun rahmetli ninem. Duğranda yoğurt yayardı, Sütten yoğurt, yoğurttan yağ ve ayran. Sonra çökelek çıkarıp, Sıkıştırırdı iki taş arasında. Ve başlardı ninem, Gırdalı taşında patates soymaya? Bil ki akşama etli patates var! Hoş geliyordu, Çocukça? çocukça? Kesildi, yıkıldı? Ağaçları vardı, bahçesi vardı, Elması, armudu, kirazı vardı. Kelebekler uçar, arılar vızıldardı. Asma çubuğu, tezek sepetlere, Vızır vızır arılardan, Oğullar alırdı dedem, Şeker şerbetiyle, Beyaz tülbent örtülü sepetlere? Sonbaharda tezekler tütsü olur, Arılar bir bir kaçıp tütsüden, Bembeyaz bal petekleri verirdi, Dedemin bereketli, ibadetli ellerine. Arılara kıymaz, Üçe bir alırdı dedem, Sonra, şifa diye ellerini soktururdu arılara? Rahmetli ninem endişeliydi gelecekten, Ne zaman kötü bir haber duysa, Mahalleli gazetecilerden, ?Başımıza taş yağacak? derdi. Gök gürlese, ansızın gökten, ?La ilahe illallah Muhammed en resul Allah? Deyiverirdi rahmetli ninem. Yağmurun gelişini sıcağından anlar, Gelinlere telaşlı telaşlı toplatırdı Buğday tanelerini, ayçiçek tanelerini. Haklıydı rahmetli ninem, Bir yıllık umut, bir yıllık nasip, Alın teriyle kazanılmış mahsul taneleri? Öğle oluverirdi hemencecik. Atları vardı dedemin. Arabası, dokuma kilimden gerisi vardı. Koşuldu mu atlar arabaya, Çakıllar ezilirdi, Tekerleklerin şıngır şıngır öten çemberlerinde? Ve atlara kamçı yağdırırdık, Çocukça? Çocukça? Atları unuttuk, attık yem torbalarını, Traktör, römork, pulluk, ızgara, patoz, Bir bir gelmeye başladı kapımıza. Sonra akaryakıtı mazotu öğrendik, Tabi şoförlüğü de, Dedemin kırımızı traktöründe? Rahmetli dedemle, Kara üzüm, İzmir üzümü, Amasya elması, Birlikte toplardık küfelere. Sonra bir kamyonun sırtında, Daha da sonra bir minibüsün sırtında, Ve sonra traktör kasasında. Kilosu elli kuruştan, Altmış kuruştan, Daha sonra bir liradan? iki liradan? Üzüm satardık, Çimeli Yeni Köy´den Aksaray pazarına Sonra üzülürdük! Verince dedem küfelerin sonunu bedavaya Yaşlı kadınlara. Döner dönmez köye, Koşup doğruca nineme, Dertlenirdik o günkü pazardan, Çocukça? çocukça? Götürmeyince dedem bizi Herhangi bir gün pazara, Yolunu beklerdik ikindiyece. Bir geldi mi dedem şehirden, Bayram ederdik. Kağıtlı şekerlere, somun ekmeğe, Bir de para dağıttı mı on kuruş yirmi kuruş, Bir türlü doyamazdık, Kındapta dizili boncuk şekerlere. Yarışırdık traktör sürmek için, Emmi Oğlulları ile Ve ninem hemen başlardı ilenmeye, ?Çoluk çocuk tepelersiniz, Boşuna akaryakıt yakacaksınız? diye Ninem, ninem Allah rahmet eylesin, Beyaz tülbentli, eli tespihli ninem? Toplardı dedem başına Bütün torunları, Hızır Aleyhisselam´dan, Peygamber Efendimiz´ den bahsederdi. Halil İbrahim bereketinden anlatırdı, Rahmetli dedem. Daha ezan okunmadan minarelerden, Leğençesini, ibriğini alıp, Başlardı abdest almaya. Ve sonra Allahü Ekber? Allahü Ekber? Göz yaşlarıyla ıslanan dudaklarından, Dualar mırıldanırdı dedem. Baba ocağı, baba hasretiydi, Baba muhabbeti, Allah ibadetiydi, Dedemi mutlu edip güldüren. Okuyunca Yasin-i Şerif, Rahatlardı dedem. Ve sonra, ?Haydi uykuya oğlum? Derdi bize? Bir de eski radyosu vardı? marka! Biraz nostalji, biraz tükeniş, ?Gönül sana demedim mi, Bir gün olur yakasız gömleği giyersin diye? Mırıldanırdı dedem ezgileri? Ondan demişti dedem: ?Oğlum malda sizin mülkte sizin, Varın siz uğraşın, Yalnız biraz çabuk gelin, sohbet edelim? Diye? Anlamamıştık ilk acının haberini, Ve ardından ninemi? Allah rahmet eylesin dedem, Allah rahmet eylesin ninem, Yolu yolumuzdan geçenlere, Allah rahmet eylesin sizlere? Babam sırtında küreği, Hışımla devirirdi toprağı, Gece gündüz demeden, Su verirdi buğday tarlalarına, Öğle yemeği akşam yemeği bizden, Karakaçanın sırtında Daha da sonra asgari ücretle bir iş bulmuştu, Devlet kapısında. Anam sabah yufka açar, İnekleri sağar, Sonra ineklerin altı üstü derken, Bir de ot biçip gelirdik şelekle karakaçanın sırtında? Sattık inekleri taşındık babamızın yanına, Kısa sürdü babamızın gurbeti. Artık ortaokul lise üniversite derken Geçiverdi hayat gurbeti içimize kazıyarak? Anam Babam Allah razı olsun Mekanınız cennet olsun? Yolu yolunuzdan geçeneler selam olsun

Ramazan Bora
16.01.2020 17:44:30
MaşaAllah hocam.

Ramazan Bora
16.01.2020 17:44:38
MaşaAllah hocam.

YAZARLAR