Şahin KAPLAN

Tarih: 20.02.2020 12:54

FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI DERKEN

Facebook Twitter Linked-in

Amerika’daki Sümüklü ajan ilan verse yeridir. “siyasi ayağım kaybolmuştur, görenlerin insaniyet namına haber vermesi rica olunur.”

Devlet Bahçeli zaman zaman bu konuyu gündeme taşısa da son dönemki kadar etkisi olmamıştı. Anlaşılan o ki MHP siyasi ayak işinden vazgeçmeyecek. İşin tuhaf yanı da o söylemese, hem iktidar hem muhalefet kulağının üstüne yatıp, konuyu adliye üzerinden takip edecek. Konu gündeme geldiği zaman da iktidar ve muhalefet karşılıklı olarak sensin siyasi ayak diyerek birbirini suçlamaya başlıyor. İktidar ve muhalefetin siyasi ayaktan anladıkları farklı şey gibi. İktidar, fetöcü kalkışma başarıya ulaşsaydı iş başına gelecek siyasi kadroyu siyasi ayak olarak görürken, muhalefet bu fetöcü yapının önünü açan kadroyu siyasi ayak olarak görüyor.

Bir durum tespiti yapalım. İktidar; MGK da önlerine konulmuş olmasına rağmen, alnı secdeye değenlerden memlekete zarar gelmeyeceğini düşünerek, biz bunların ABD uşağı olduğunu anlamadık hata ettik diyor.Hatta bu sebeple zaten en tepeden de mahcup bir özür gelmişti. Muhalefete soruyor biz bunların iç yüzünü anlamadığımız dönemde siz bunları sevmiyordunuz. Biz bunları anladıktan sonra, siz bildiğinizi mi unuttunuz da bunların yanında yer aldınız? Burada muhalefetin cevabı kimseyi tatmin etmiyor. Ne diyor mesela?

Biz, zaman gazetesinin önüne gittik ama basın özgürlüğü için gittik.

Nazlı ILICAK’ı alkışlattık ama basın özgürlüğü için alkışlattık.

Darbe girişimine kontrollü darbe dedik ama aslında tedbir almadığınızı kastettik gibi alt perdeden açıklamalar geliyor. Siz, bile bile yanında durdunuz, biz bilmiyorduk diyerek iktidar muhalefete yükleniyor.

Muhalefet de bunları ben muhalefet olarak görev sayarım. Nerede bir haksızlık görsem orada varım. Bana siyasi ayak sensin diyorsunuz da bu fetöcüleri devlet kadrolarına atayan siz; yargıyı, askeri, polisi teslim eden siz, savcının altına zırhlı araç veren siz, bitsin bu hasret diyen siz; siyasi ayak biz öylemi? Diyor. Hani bir fıkra var ya

Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:

– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?

Hoca ne yapsın?

– Haklısın, demiş.

Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:

– Haklı değil miyim?

Hoca:

– Vallahi çok haklısın, demiş.

Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.

– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?

Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:

– Hatun, demiş, sen de haklısın!

Vatandaş olarak durumumuz hocanın karısıyla aynı. Kimin haklı kimin haksız olduğu bu tartışmalarla ortaya çıkacağa benzemiyor. Kısır siyasi tartışma olarak kalacak gibi. İktidar ve muhalefet arada bir birbirine yüklenecek ve iş böyle sürüp gidecektir. Kısaca bu kavgadan galip çıkmaz. Görünen o ki iktidarıyla muhalefetiyle siyaset bu ajan yapıyı erkenden anlamamış. Zaman siyaseten karşılığını herkese gösterecektir.

Gelelim bunun vatandaş ayağına; Bence en mağdur olanı da bu ayak. Çünkü vatandaşın siyasetçiyi affetme yetkisi var ama siyasetçinin vatandaşı affetme yetkisi yok. Hâkim ne derse o.

Bir hatıra ile bitireyim. Yıl 1986 ben Kuleli Askeri Lisesi öğrencisiyim. Hazırlık sınıfı bitti, birinci sınıf olduk. Bir fethullahçı soruşturması yapıldı. Hiç tahmin etmediğimiz arkadaşlarımız fethullahçı çıktılar. Hangi mantıkla bilemem ama pişmanlık duyup, bunlarla irtibatını itiraf edenlerin hemen hepsi affedildi. Üçer kişilik hücre yapısında örgütlendikleri, üç kişiden fazla kimsenin birbirini tanımadığı o zaman belli olmuştu. Hatta bir tanesinin sonradan bana anlattığına göre okula girerken yapılan sınavda Türkçe sorularını sözde abiler onlara çözdürmüşler. Ama askeri okul sınav sorusu olduğunu söylememişler!Bu arkadaş liseyi bitirip harp okullarına geçiş muayenelerinde renk körlüğü tespit edilerek sağlık yönüyle subay çıkamadı. Kendine siz kimlerin hakkını yediniz diyerek yüklendiğimde de biz sınav sorusu olduğunu bilmiyorduk demişti. Devlet bu yapıya o zaman merhamet etmiş, pişmanlıklarına inanmıştı. Sonuç mu? O dönem affedilenler 15 Temmuz’un aktif elemanları olarak karşımıza çıktılar. Affedenler arasında bugün liderlik yapan siyasilerin hiçbiri de yoktu.

Anlaşılan millet olarak sen, ben demekten vazgeçerek, cemaat mantığıyla iş yapmayı terk etmedikçe burnumuz bu pisliklerden çıkmayacak.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —