Serdar Adem İşler


Eyleme Gerek Yok Maaşlar Yeterli / Diyalektik Bakış

salihler şehri gazetesi,Aksaray Haber,Aksaray haberleri


 

        Dikkat ediyorum bu tür yazılar pek okunmuyor. Kırmızı çizgilere dokunduğu için olsa gerek. Nano teknolojiyle seçilmiş kelimeler kendimizi kandırmak için kullandığımız takiye maskesinin altına nüfuz ettiği için belki de… İşte onun için pek seviyorum bu konularda yazmayı. Her gün yazmak istiyorum. Yazmaya aşeriyorum. İnsanları tefekkür ettirmeye, hayatı ve kendilerini çekup tipi sorgulatmaya bayılıyorum. Gerçi kısa dikkat edilmezse kısa devreye sebep olabiliyor ama değer doğrusu. Onun için kulaklardan hafif duman gelmeye başladığında sorgulamayı sonlandırmak gerek.

        Korkular, fobiler üzerine gidildikçe üstesinden gelinebilir. Psikolojinin altın kuralıdır bu. Pansuman tedbirlerle üstesinden gelinemez. Kaçarak, halı altına süpürerek, görmezden gelerek, hele başını kuma gömerek kurtulmak asla mümkün değil. Bir şekilde tekrar eder ve belki eskisinden daha şiddetli bir şekilde nüksedebilir. Düşünmekten, sorgulamaktan ve eleştiriden kaçmak çelişkiler dolu bir hayata mahkum eder insanı.

        Gelelim meselemize. Birileri maaş zamları az diye bordro yakmaya, eylem yapmaya kalkmış. Hiç doğru değil. Mangalda kül bırakmıyoruz. Bol kepçe takiye yapıyoruz, yamulacağız. Doğrunun mahallesine uğramıyoruz çarpılacağız. Timsah gözyaşları döküyoruz, gözlerimiz kuruyacak. Eylem meylem ne ayak. Sözde maaşlar yetmiyormuş. Yetmemek ne kelime, fazlasıyla yetiyor. Yüzde iki buçuk ekstra zamma bana göre hiiiç gerek yoktu.

        Bugün en pahalı alışveriş merkezlerini bir gezeyim dedim. Neuzübillah bir de ne göreyim. Aynı marka ürünleri diğer zincir marketlere göre oldukça pahalı olan ve aslında müşterilerine ürünün yanında fiyaka ve hava da satan malum marketlerden biri (adı önemli değil) tahminimin çok ötesinde müşteri doluydu. Hemen ne diyeceğinizi biliyorum. Ama onlar zengiiiin. Yooo hiç de zengin havası yoktu. Sizden bizden biriydiler. Yürüyüşlerinden, konuşmalarından, duruşlarından hatta giyim kuşamlarından belli oluyordu, sizden bizden farklı olmadıkları. Ama herif orada tanıdık bildiklere poz verecek ya… Eh bir de durumda paylaştı mı, havaya bak sen…

        Elimde bir mikrofon olsa, olay yerinde fiyatlar noktasında bir röportaj yapmaya kalksam aynı sizin bizim gibi pahalılıktan şikayet edecek tipler yani. Ama ne hikmetse eşe dosta fiyaka yapmak ya da konu komşu akrabaya poz vermek için olsa gerek en pahalı marketten alışveriş yapmaya gelmişlerdi. Beş dakikalık alışverişi büyük boy tekerlekli alışveriş sepetini reyonlar arasında defalarca gezdirerek olabildiği kadar çok insana poz vermeye çalışarak… İnsanların değil alışverişlerinden tasarrufa gitmek sidik yarışında vites düşürmeye bile tenezzül etmeye yanaşmadığı bir coğrafyada hayat pahalılığından dem vurmak sayıklama sayılmazsa takiyedir. Çarpılacağız böyle giderse. Benden söylemesi.

        Elli kuruşluk çayı on liradan içme yarışına girenler yüzünden eğlence mekanlarında, aynı şekilde dünya nimetlerinin mideyle flörtünün en kesif şekilde yaşandığı dönerci, kokoreççi, tantunici ve bilumum restoranlarda bir popoluk yer bulunamazken maaşların yetmezliğinden nasıl bahsedebiliriz? Daha bugün baktım kış turizm merkezlerinde doluluk oranı yüzde doksana yaklaşmış. Uzaylılar mı gidiyor buralara, dış güçler mi?

Siz yokluk nedir görmemişsiniz. Belki ben de görmedim ama yoklukta gibi yaşadığımdan hamdolsun ne pahalılığa (varsa eğer) ne de enflasyona (dedikleri kadar yüksekse) en ufak bir dahlim ya da katkım yok hamdü senalar olsun. Fazla etkilendiğim de söylenemez hani. Yunus emre gibi yaşıyorum. Ve bu, şimdiki bir durum değil. Dünyanıza ışınlandığımdan beri böyle…

        Otomobil ve ev fiyatları astronomik boyutlarda yörüngeye oturmuş olmasıyla yakıt depolarının eskisinden iki üç kat daha fazlaya doluyor diyenlerin trafikten geri kalmadıklarını görmek tezimin doğruluğunu kanıtlamaya yetmezse, daha ne yapılabilir ki?

        Sebze pahalı, meyve pahalı, et pahalı, peynir pahalı, alkol pahalı, sigara pahalı… Gerçekten öyle mi? Hiç sanmıyorum. Eskiye nazaran derseniz evet pahalı. Ama altından kalkılamayacak boyutlarda değil. Araba ve evlere değerinden üç katı ödeyebilenler için hissedilecek bir boyutta olduğunu sanmıyorum. Hal böyleyken o pahalı bu pahalı demenin anlamı yok.

        Gerçekten pahalıysa alım gücünün çok üzerindeyse almazsın bir müddet. Gitmezsin eğlenmeye, at sineği gibi rağbet etmezsin pahalı dediğin şeylere. Yollarda arabayla tur atmazsın. Sürümden kaybeden hizmet ve ürünler yüzünden karlarında zafiyet oluşan fahiş fiyat spekülatörleri ister istemez bir süre sonra fiyatları daha makul seviyeye çekmek zorunda kalır. Fahiş fiyatlara inanıyorum elbette. Biliyorum bu noktada çelişkide olduğumu sananlar çıkabilir. Kısa devre mantıkla kendini sorgulamak yerine karşı tarafa çamur atmanın kolaylığından yararlanmak isteyenler mesela. Fiyatları gereksiz yere yükseltip fırsattan medet umanların olduğunu hepimiz biliyoruz. Sadece fahiş fiyatların araba ve ev fiyatlarıyla kıyaslandığında altından kalkılamayacak boyutlarda olmadığı kanısındayım. Rağbet olmadan fiyat artmaz. Bağdat yağmacıları gibi gereksiz yere rağbet ettiğimiz için fiyatlar yükseliyor. Buna rağmen geri adım atan var mı? Yoksa ücretlerin yetersizliğinden bahsetmek takiye olmaz mı?

        Ev arabaya taktın diyenler olabilir. Biz mi yükseltiyoruz fiyatları diyenler… İyi ama rakamlar öyle söylemiyor. Ülkemizde (TÜİK verilerine göre) 19.5 milyon hane var. Buna mukabil 19.5 milyon ev ve 25 milyon araç var. Hane kadar mülkiyet, haneden fazla otomobil var demek ki…  

Ev araba alanlar zenginse şayet ve bunlar uzaylı ya da dış güçler değilse, yani bizden biriyse hangi kaynakla zengin olmuş olabilirler?  Ticaret olabilir mi mesela? Ticaretse müşteri tabanı biz olduğumuza göre Onyomani hastalığımız yüzünden biz zengin ediyoruz demektir bu herifleri. Kafelerde on liraya çay içmenin, gereksiz yere caddelerde benzin tüketmenin, elli çift ayakkabı almanın, her ay saç yaptırmanın bir karşılığı olmalı… Ayrıca tabut mobilya takımlarını, beyaz eşyayı birkaç yılda bir değiştirmenin yani lüks harcama yapmanın, pahalı ürünlere hava olsun diye rağbet etmenin, keyfimizden feragat etmemenin ev araba alanlara dolaylı faydası olmuş olabilir…  Neyse zor meseleler bunlar. Düşündükçe nöro çiplerimiz yanabilir.

        Son olarak bir kere daha söylüyorum. Bordroyu beğenmeyip eylem meylem yapmanın alemi yok. Bu tür eylemleri desteklemediğim gibi, ciddiyetine de inanmıyorum. Kusura bakmayın. Maaşlar da zamları da yeterli. Çok şükür elhamdülillah.

         

       

YAZARLAR