Ben, bir boş vermişlik görüyorum. Tepeden tırnağa hem de. Kimden, nereden başlasam gerçekten bilmiyorum. İlk aklıma gelen pazar yerlerimizden tutun da hastanelere, pastanelere, marketlere, eczanelere kadar maalesef tel tel dökülüyoruz şehrimizde.
Allah aşkına sokakta ağzını ve burnunu kapatacak şekilde düzgün maske takan insan sayısını bir düşünün. Hele bir de gece maske takan kişi sayısını düşünün. Sanırsınız virüs memur gibi akşam olunca paydos edip evine gidiyor. Pazar yerindeki satıcıların maskelerini bir düşünün. Alışveriş için girdiğiniz bir mağazadaki müşterilerin maskelerini düşünün. İlaç aldığınız eczaneyi, muayene olduğunuz hastaneyi düşünün.
Nasıl? Pek memnun kalmadınız değil mi?
İşin gerçeğini söylemek gerekirse ben de pek memnun kalmadım. Eczaneye giriyorum eczacı maskesiz, pazarda pazarcı, caddede esnaf, hatta maskesiz kamu personeli bile var. Hastaneye giriyorsunuz ateşinizi ölçmekle görevli personel yok. İsterseniz geceleri acil servislere bir uğrayın. Hatta öğleden sonra bir bakın kapıda görevli var mı? İşler nasıl yürüyor diye bir bakın etrafa. Tedbirleri nasıl savsakladığımızı çok net görürsünüz. Sanırsınız maske sarkmış gıdılarımızı gizlemek için takılıyor.
Geçenlerde araç muayene istasyonuna gittim. İkaz levhaları ile donatılmış her yer. Etkili tedbirler düşünülmüş. Gidenler sistemi bilirler, nakit çalışır bizim muayene istasyonları. Önce para ödenir, sonra egzoz muayeneniz yok ise onu yaptırır aracı teslim etmek üzere sıraya girersiniz. Bir süre sonra da çağrılır aracı teslim edersiniz. Sıraya girince beklerken güvenlik görevlisi gelip elinde şeffaf naylonla direksiyonu sardı. İyi düşünmüşsünüz dedim, abi sen bunun faydasına inanıyor musun? dedi. Kendi yaptığı işe inanmayan bir insanın yaptığı işin netice vermeyeceği aşikâr. Haklıydı aslında çünkü araç sadece direksiyonu tutularak kullanılmıyor vites kolunun da sarılması gerekiyordu. Hatta direksiyonu sarma zamanı da yanlıştı çünkü geride beklerken naylonu sarıyor sürücü tekrar naylona temas ederek aracı kapıya götürüp teslim ediyor. Naylon ile yapılan izolasyonun araç, sahibinden teslim alındıktan sonra yapılması gerekiyordu. Araç sahibine teslim edilmeden önce de o naylonların sökülmesi gerekiyor. Alınmaya çalışılan tedbirler bizzat personel tarafından cehalet sebebiyle sabote ediliyor. Eğer böyle tarif edilmişse tarif eden de âdet yerini bulsun demiş olmalı. Şu haliyle yapılan iş naylon ve emek israfından başka bir şey değil.
Malaklımıza maske takmak yaptığımız en çarpıcı işlerinden biriydi. Şapka çıkarılacak bir işti. Ne oldu da maske çıktı? Reklam yaptık bitti diye düşünülüyorsa bu güzel fikrin sahibine haksızlık edilmiş. Derhâl malaklının ve yavrusunun maskesi takılmalı. Henüz bu salgın bitmedi. Malaklının maskesi sadece şehrimize değil yoldan geçen her sürücü için de etkili bir uyarıydı.
Devletin uyguladığı denetimleri yetmiyor. Önceden ilan edilmiş zamanı ve yeri belli denetimler farkındalık yaratma çabasından öte gitmiyor. Kimsenin de farkında olacağı yok bu gidişle. Sahi tedbirler kapsamında yazılan cezaların tahsiline ilişkin yakın çevrenizde kimse var mı? Şu meşhur 900 TL. cezayı ödeyen ya da ödenmesi için kendisine tebligat gelen oldu mu? Ben hiç karşılaşmadım. Aslında zaman zaman Valilik ve Belediye tarafından kesilen cezaların miktarı vatandaş ile paylaşılsa iyi olur. Hadi belediye zabıtasını anlıyorum işin bir ucu oy veren seçmene dayanıyor da ben kolluk neden devreye sokulmaz onu anlamıyorum. Sakın bana zaten milletin hali zaten belli, bir de ceza yazılsa hali ne olur demeyin. Kim hangi dilden anlıyorsa onunla o dilden konuşmak gerekir, başka türlü iletişim kuramazsınız.
Sözün kısası hiç iyiye gitmiyoruz. Vatandaş olarak anladığımız tek dil cüzdanımız. Cezalar kesilip tahsil edilmezse kimse bu kurallara uymaz. İnanmayan varsa başını odasının camından çıkarıp, çarşıya bir baksın. Hatta hiç kendini yormadan bina kamera kayıtlarına baksın. Neler görürsünüz neler. Her haneden bir ölüye gerek kalmadan aklımızı başımıza alalım hanımlar, beyler.