Serdar Adem İşler


Boşa mı Okuduk ? / Diyalektik Bakış

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


 

                Biraz geç oldu ama okuduğuma okuyacağıma bin pişman oldum desem yalan olmaz. Her meslek kutsal, hiçbirini küçümsemiyorum ama okumanın bir farkı olmalı. Ama bunu hayatın gerçekliği için görememekteyiz ne yazık ki. Mektep medrese tahsil edene gelenek görenek ve inanç handikabında zihni küflenmişler her çıkmaza girdiklerinde okumuş cahil yaftası atmakta ki bu en dayanılmazı. Onun için okuduğum günleri hayırla yad ettiğim pek söylenemez. İlim mi istiyorsun ümmide arayacaksın, iman mı istiyorsun cahilde arayacaksın. Okumuşun kafası karışık olur. Sorar araştırır. Hemen kanmaz, her şeye inanmaz. Bu da ölü toprağı serpilmiş toplum katmanlarında pek rağbet görmez. O zaman okumanın ilim tahsil etmenin de bir anlam ve önemi kalmaz.

                Yıllarca tahsil yapıyor, üniversite okuyor hatta yüksek lisans yapıyorsun, yüzlerce belki binlerce kitap okuyorsun bir de bakıyorsun bir arpa boyu yol gitmişsin. Ne kadar çalışırsan çalış ne uzuyorsun ne kısalıyorsun. Uzamayı kısalmayı bir kenara bıraktım alıklaşıyorsun. Yaptığın en basit alışverişte bile en aldanıyorsun. Maddi yönden de durum pek iç açıcı değil hani…  Son durak devlet memurluğu... Eğer arpalık bir yerde değilsen yani hayali birtakım görevlerle döner sermaye çevirmezsen alacağın ücret belli. Tefe Tüfe derken Güme giden maaş zamları, ek verginin kapsama alanına girerek ilk aydan itibaren eriyen ücret karşısında borç harç yaşamaya çalışmak mıdır okumak anlayamadım gitti. Sadece maaş değil ki itibar da kalmamış okumamışa. Adam tek maaşlı üniversite mezunu birine evini kiraya vermekte bile tereddüt ediyor ödemeye gücü yetmez diye. Okumuş yazmışlığı olmayan üfürükçüler bile yıllarca okul sıralarında dirsek çürütenlere kıyasla daha konforlu bir hayat sürmekteler. İki kelam etsen okumuş cahil damgası yiyorsun. Okumuş ama bir ümmi kadar bir şey öğrenememiş sataşmalarına muhatap oluyorsun. Gururuna yediremeyip az daha ileri gidersen okumamayı matah sanan toplum tarafından aforoz edilmen mümkün. Kırsaldaki kardeşlerimize hele laf yetiştirmek hiç mümkün değil.

                Belki bu yüzden öğrencilerin okulla okumayla ilgisi yok. Yasa zoru olmasa okulun kapısının önünden geçmeyecekler. Hal böyle olunca öğrencilere hak vermemek elde değil. Hatta bana göre öğrenciler çok daha ileri görüşlü. Okumanın sonunda sigortalı olmaktan başka ciddi bir getirisi olmadığını eğitimcilerden bile daha iyi tahlil etmekteler. Bu yönleriyle onları takdir ediyorum.

                Biz boşa okumuşuz artık kesin kanaat getirdim. Bundan sonra ilk işim evdeki kitaplardan kurtulmak olacak. Hiç değilse böylece paraya ve rahata kavuşamasam da hidayete ererim. Cehalet ne güzel her şeyi biliyorsun diyen bilim adamına hak veriyorum.

                Tasdiknamesini verdiklerimiz yıllar sonra bize kızacaklarına Allah razı olsun diye dua etmekteler. Hocam ya okusaydık ne olurdu halimiz dediklerine defalarca şahit oldum. Arada bir ekonomik sıkıntıları bahane ederek ağlama faslı geçseler de o bizim insanımızın takiye alışkanlığından kaynaklandığı için itibar etmiyorum. Ağlayanlara bakın bir araba bir evi vardır en azından. Corona filan da bahane.  Güya birtakım yaptırımlar ekonomilerini olumsuz etkilemiş. Haydi canım oradan. Ekonomisi olumsuz etkilenen bir memlekette ev ve araba fiyatları altın ve döviz fiyatlarını geride bırakmaz. Ekonomik sıkıntı olan bir memlekette nakit akışı durma noktasına doğru hareketlenir. Böyle bir ortamda nakit sıkıntısı çekenler elindeki menkul ve gayrimenkullerini gerçek değerinin bile altında piyasaya sürerler. Bizde böyle bir şey var mı? Aksaray gibi denizi gölü ormanı olmayan kuru bozkırda bile doğru dürüst garajı bahçesi ve yeşil alanı olmayan cezaevi görünümlü evlerin fiyatları yarım milyon sınırında seyrediyor.

                Para yoksa bu evleri arabaları kim alıyor? Yurt dışından gelenler mi alıyor? Oturduğunuz apartmanlarda sitelerde komşularınız İngiliz, Rus, Amerikan, Fransız, Yunan, Bulgar ya da İtalyan mı? Hepsi de sizin benim gibi buranın yerlileri. Demek ki para var bizde para var. Hem de ne para… Ağlamalarımız takiye, şikayetlerimiz yalan, bahanelerimiz kuruntu... Ekonomimiz gerçekten son derece güçlü ve büyük. Ekonomik sıkıntılardan dem vuranlar külliyen yalan söylüyor. Bu tiplerin tek bir kelimelerine bile itibar etmiyorum.

                Gelelim asıl meselemize. Para çok ama kimde? Okumuş yazmışta değil. Örneğin Kafeler ya da Bankalar Caddesi’nin bir gerisinde dükkan kiraları aylık yedi ila on bin lira arasında. Yani yıllık yüz binden başlıyor. Mesela Kafeler Caddesi’nin kiralarını söylemeye dilim varmıyor ya da Bankalar Caddesi’nin... Bu rakamlar okumuş yazmış insanların maaşlarının çok üzerinde. Tamam mal sahipleri vicdansızca çok kira istiyor olabilir. Ama talep olmasa iş yerleri rağbet görmese bu işyerleri mal sahiplerinin ellerinde kalsa bu fiyatları isteyemezler. İstiyorsa var bir bildikleri. Onların güvendiği sensin benim. Yani parasızlıktan şikayet eden biz takiyeciler. İş yeri sahibi de kirasının üzerinde kar bırakmasına vesile olan cebi dolu müşterisi olmasa bu astronomik rakamları bu kadar rahat ödeyemez. Peki bu müşteriler kim? Aksaray hatta ülke dışından gelenler mi? Memur, işçi, çiftçi, köylü… Yani bizi, biz… Hani paramız yoktu, olsa da alım gücü azdı. Sadece Aksaray’da o kadar iş yerinin fahiş kiralarını ödemeye, bir de üstüne işletmecinin personel ve sair giderlerini karşıladıktan sonra banka hesaplarını şişirmeye gücümüz yetiyorsa söyleyecek söz kalmamış demektir.

                Konumuz bu değil ama tekrar tekrar söylemekten geri duramıyorum. Corona ya da dış güçler ekonomimize en ufak bir zarar veremedi. Ekonomimiz samimi söylüyorum Allah nazardan saklasın tıkır tıkır işliyor. Sadece ülke içinde değil dünya üzerinde de sayılı bir ekonomiye sahibiz. Gevşek gevşek itiraz edenler mal varlıklarını bir hesaplasınlar. Allah’tan korkup kuldan utanmıyorlarsa yine aynı sakızı gevelesinler…

                Diyorum ya bizim memlekette herkeste para var. Ama özellikle okumamış yazmamışlarda. Onun için de bu yaştan sonra pişman olmadım değil. Dört yıl lise ve üniversite okumak yerine hurdacılık yapsaydım, ticaret yapsaydım, emlakçılık ya da galericilikle iştigal etseydim şimdi evlerim arabalarımın sayısını ben de bilemezdim.

                İtiraz edenler restim rest. Hodri meydan. Çıkarın mal varlığınızı, açıklayın; bakalım kim haklıymış.

                Keşke ümmi olsaydım diyorum bir kere daha. Hem her şeyi herkesten çok daha iyi bilirdim hem de ticaret ya da siyasette daha cesur olurdum…

YAZARLAR