Mustafa Fırat Gül


AKSARAYIN LİVA OLUŞU.

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


1920’de müstakil liva olan yani Niğde’ye bağlı kaza olmaktan kurtulan ve liva yani eski tabirle sancak yeni ifadeyle vilayet olan Aksaray’ın bu liva oluşunun hikâyesi şöyledir:

Öncelikle Niğde’ye bağlı olan Aksaray’ın iktisadî faaliyetlerinin bağlı olduğu vilayetle oldukça sınırlı olmasına TBMM’de dikkat çekilmiştir. Aksaray’ın coğrafi konumunun çok önemli olduğu ve müstakil liva olmasıyla asayişinin de sağlanacağına atıfta bulunulmuştur. Nüfusunun ziyadesiyle kâfi geldiği, liva için gerekli olan kaza sayısı gibi mevzuata uygunluklar sıralanmış ama bunların içinde en önemlisi Aksaraylı’nın bu konuda ne kadar ciddi ve samimi olduğunu böyle bir kararın karşılığında maddi ve manevi fedakârlığa razı olduğudur. Aksaray’ın giderine karşılık gelirinin taahhüt edilmesi ve bu paranın da peşinen verilmesi müstakil liva kararının alınmasında oldukça önemli olmuştur.

Daha sonra Aksaray mebusu da olacak Besim Atalay Bey dâhil olmak üzere mebusların mecliste konuyla alakalı tartışmalarını olduğu gibi aktarıyoruz.

Besim Atalay Bey (Kütahya) - Efendim, eskiden taksimatı mülkiyede ne ahvali tabiiye düşünülür, ne de halka teshilat ciheti aranırdı. Birtakım mütegallibenin nüfuz ve müdahalesi yüzünden gayritabii ve gayrimenkul taksimatı mülkiye yapılırdı. Bu cümleden olmak üzere Aksaray Kazası da Niğde livasına ilhak edilmişti. Vaktiyle Selçukilerin ikinci payitahtı olan ve darphanelerini, ak saraylarını, narin minarelerini havi bulunan o güzel kasaba, Selçukiler zamanında, Moğollar zamanında Anadolu'nun en güzel, en mamur bir beldesi iken bizim elimize geçer geçmez; Gedik Ahmet Paşanın, yarı ahalisini İstanbul'daki Aksaray mahallesine kaldırması ve sonra Niğde'de raptedilmesi yüzünden icaza harap olmuştur. Aksaray Niğde"nin doksan kilometre şimalindedir. Bunun Niğde'ye raptı muvafık değildi.

Reis - Kabulü hakkında söyleyecekseniz zaten Meclisin reyi de o merkezdedir.

Tevfik Efendi (Kângırı) - Müstaceliyetini teklif ediyorum.  

Kâtip Feyyaz Ali Bey - Zaten müstaceliyet kararı var efendim. (Devam, dinleyelim sesleri)

Besîm Atalay Bey (Devamla) - Arz ettiğim gibi, vaktiyle pek mamur olan bu kasaba, bizim elimize geçtikten sonra harap olmuş. Vaktiyle yirmi, otuz bin hane olduğunu tarihler bize haber verdiği halde bugün bin altı yüz haneye inmiştir. Bununla beraber seksen bin nüfusu vardır ve takriben mesahası on beş bin kilometre murabbaındadır. Yüz doksan bin koyunu, seksen bin kadar tiftiği vardır. Bunun ticareti ve muvasalası Konya iledir. Hâlbuki Niğde ile arasında 2 500 metre yüksekliğinde bir Hasandağı vardır [3268 metre olan Hasan Dağı’nın yüksekliğini ya yanlış biliyordu ya da dil sürçmesiyle 3.500 demek isterken 2.500 mü demiştir bilemiyoruz]. Bu yolun kışın Sibirya soğuğunu andıran buzlu fırtınaları, yazın Sahra-yı kebiri andıran cehennem gibi sıcağı arasından geçmek mecburiyetinde olan köylüler Niğde'ye kadar gelemezler ve Niğde'nin, şimdiye kadar Aksaray'ı düşünmeyerek, bütün varidatı kendi menfaatine hasr ü sarfetmesi, Aksaray'ın felaketini müntiç olmaktan ve sefaletini artırmaktan başka bir şeye yaramamıştır. Bugün verdiğiniz şu karar hakikaten şayan-ı memnuniyet ve mucib-i teşekkürdür. Çünkü halka doğru biraz daha yürümüş, halka teshilat göstermiş olduk. Biz halka teshilat gösterirsek Allah da bize yardım eder.

Tunalı Hilmi Bey (Bolu) - Efendim, mademki bir iştir yapılacak, mükemmel yapılsın. Aksaray Kazası, belki yirmi, otuz senelik âcizane kanaatime göre, yarın iki sancak olmaya namzettir. Binaenaleyh diğer kazaların katiyyen buna ilhak edilmeyerek yalnız Aksaray'dan ibaret bir sancak teşkilini teklif ediyorum.

Besim Atalay Bey (Kütahya) - Koçhisar Aksaray'a yakındır, ondan ayrılamaz.

Soysallı İsmail Suphi Bey (Burdur) - Efendim, söylenen sözler kâfi derecede muknidir zannederim. Bendeniz buna büyük bir şey ilave etmek istemiyorum. Fakat hatırlatayım ki bizim sabık Tuna vilayetimiz bilahara koca Bulgaristan'ı teşkil etti. Konya vilayeti de doksan bin kilometre tertibinde büyük bir arazi teşkil edecek kadar vâsi idi ve bugün Konya vilayeti ahvali siyasiye ve iktisadiye ilcaatiyle tabiaten parçalanmıştır. Bu parçalanmak mucib-i memnuniyettir. Çünkü mahalli terakkileri icap ettirir. Aksaray diye bizim önümüze çıkan bu liva dahi hiç şüphe yok beş altı sene sonra büyük bir inkişaf arz edecek ve belki de Aksaraylılar kendi teşebbüsleriyle, merkezlerinden, şimendifer hattına, Ereğli'ye kadar bir de dekovil hattı temdidine teşebbüs edeceklerdir. Binaenaleyh bunun bilmüzakere kabulünü teklif ediyorum.

Reis - Efendim, müzakereyi kâfi görüyor musunuz? Kâfi görenler lütfen ellerini kaldırsın... Kâfi görüldü efendim. Maddeleri okuyoruz:

Madde 1. - Merkezi Aksaray Kasabası olmak ve Aksaray ve Arapsun ve Koçhisar kazalarından mürekkep bulunmak üzere Aksaray namıyla müstakil bir liva teşkil olunmuştur.

Reis - Kabul buyuruluyor mu efendim? (Kabul sesleri) Kabul buyuranlar ellerini kaldırsın... Kabul olundu.

Madde 2. - İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır.

Reis - Kabul buyuranlar ellerini kaldırsınlar... Kabul olundu. 

Madde 3. - İş bu kanunun icrasına Heyeti Vekile memurdur.

Reis - Kabul buyuranlar ellerini kaldırsınlar... Kabul olundu.

Heyet-i umumiyesini kabul buyuranlar ellerini kaldırsın... Heyeti umumiyesi kabul olundu.

Vehbi Bey (Niğde) – Heyet-i Celilenin şerefine nöbet bekleyen asker arkadaşlarımıza beş yüz lira iane ediyorum. (Alkışlar)

Mehmet Şükrü Bey (Karahisansahip) - Şahsi olmuştur bu iş. (Hayır sesleri)

Mustafa Bey (Tokat) - Meclisin kararıyla oluyor.

                Görüleceği üzere Aksaray’ın 1920’deki müstakil liva olması kararında farklı fikirler de öne sürülmüştür. Vehbi Bey’in cömertliği ve şahsi ilişkilerinin kuvveti dolayısıyla da liva kararı kabul edilmiştir.

YAZARLAR