Rasim GÜL


AKIL KULLANILMIYORSA, HAL PERİŞAN, AKİBET MEÇHÜL

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


 İnsanı hayvandan ayıran özellik, akılla ‘’YENİ BİLGİ’’ üretmesidir. Çağımız ‘’AKIL ÇAĞI’’dır. Akıl neyle çalışır, benzinle mi, mazotla mı? Keşke bunlardan birisiyle çalışsaydı, aklı çalıştırmak kolay olabilirdi. Parası, pulu olanlar bu yakıtları alır istedikleri gibi akıllarını çalıştırırlardı.

Ne yazikki, Akıl ‘’BİLGİ’’ ile çalışıyor. Tabiatta olan bilgileri, şayet görmeyi ve duymayı bilip, aklınızı da kullanmayı beceriyorsanız bu bilgilerden faydalanmak çok zor değil. Aksi durumda tabiat size bakıyor sizde tabiata bakıp duruyorsunuz, yüzyıllardır olduğu gibi.

Teknolojik bilgileri siz icat etmek durumundasınız. İcat, düşünceyle aklı birleştirerek yapılmaktır. Ahmet Zeki Velidi Togan; ‘’Türkler icat gücünü kaybedince yenilmeye başladılar, halen icat gücünü kazanamadılar’’  diyor. Rusya’nın, Asya’daki bütün Türk topluluklarının, bilim dünyasını çok iyi bilen Türk büyüğüdür.

Prof. Dr. Niyazi Kahveci’de ‘’…Kol kuvveti, kafaya geçince Türk’ lerde mağlubiyet başladı…’’ diyor. Bunun aksini savunanlar varsa, ya kendilerini oyalıyorlar veya başkalarını.

Demek ki çağı ve çağın teknolojisini yakalamak ‘’DÜŞÜNME’’ ve ‘’ÇAPI UZAYAN AKILLA’’ oluyor. Nasıl ki çiftçiler, buğday üretmeyince ekmek yapamıyorsanız, deposu boş olan otomobili yürütemiyorsanız, bilgi vermediğiniz akılla da bir şey üretemiyor dolaysıyla kandırılan ve sömürülen halk olunuyorsunuz. Soyunuzun, dininizin yüce olması sizi sömürge olmaktan kurtaramıyor.

Başka bir deyimle suyu kesilmiş değirmen nasıl bir işe yaramazsa, bilgi verilmeyen akıl da bir işe yaramıyor. Doğumla kazanılan biyolojik düşünmeye sahip hayvanlarla fark kalmıyor. Hayvanların yaşama süreci bellidir, karnını doyurmak, üremek, başka hayvanlara yem olmamaya çalışmak. Üretmeyen insanda bir işe yaramıyor.

Çünkü biyolojik düşünmeye sahip hayvanlar, düşünme yaparak teknoloji üretemezler. İşte hayvanlarla, insanları ayıran en önemli farkta budur. İnsanlar düşünme yaparsa, düşünceyi üretebilir. Düşünce üretemeyen halk, tabii olarak teknoloji üretemez.

Ülkemizin 1923’te nüfusun % 85’nin köylerde yaşadığı, 40 bin köyün 37 bininde okulun, yolun, dükkânın olmadığı, toplumun % 90’nından fazlasının okuma yazma bilmediğini, % 60’indan fazlasının salgın hastalıkla boğuştuğunu, çayın, şekerin, ceketin, ekmek yapacak unun bulunmadığı dönemden bu güne gelen bir Cumhuriyet Türkiye ’sinide iyi tanımak hakkını teslim etmek gerekiyor.

Dahası o devirlerde Türk Milleti perişanlığın, fakirliğin, çaresizliğin en ilkel düzeyinde yaşamaya çalışıyordu. Halkımız bu hallerde bile devletinin ve milletinin geleceğini teminat altına almak için canını, malını nesi varsa verdi.

Ülkemizde düşünmeye, bilimsel ve felsefi bilgilere, özgürlüğe, değişik fikirlere uygulanan engeller ve siyasetin üst katında ki anlamsız ve millet için olmayan kavgalar olmasaydı bu ülkeyi kimse tutamazdı.

Ülkemizde, halkımızın % 85-90 nı, garibanlardan, % 10-15 ide kurnaz ağalardan oluşuyor. Dolaysıyla nüfusun % 85-90 nı, milli gelirin % 20 sini, % 10-15 şide % 80 nini alıyor. ADALETLİ bir bölüşüm olsaydı yine bu milleti kimse tutamazdı. Bu milleti tutan; ‘’ŞÜKÜR’’ kelimesi ile ‘’DEVLET’’ kelimesine inandığındandır.

Muhammet İkbal ‘’ Batıda hayatın mahareti AKIL ’dır, doğuda ise kâinatın sırrı aşktır. Akıl ile aşk el ele verirse yepyeni bir âlem yaratılabilir. Ey Müslüman! Kalk, akıl ile aşkı mezcedip yepyeni bir âlem vücuda getir.’’ Pakistan’ının milli kahramanı Muhammet İkbal, bunları söylediğinde hain ve dinsiz ilan edilmişti.

Ülkemizde de, Namık Kemal, Mehmet Akif, Ziya Gökalp ve diğer bilim adamlarımız, sosyologlarımız, filozoflarımız, şair ve yazarlarımız da İkbal gibi ayağa kalkılmasını istiyorlardı. 2021 yılı itibariyle adı geçen ve benzerleri millet sevdalıları fazla itibar görmüyorlar. Nedeni ise ne yazikki toplumun ciddi anlamda siyasallaşması geliyor. 

Nurettin Topçu; ‘’Varlık mücadelesi hiçbir zaman siyaset cephesinden yapılarak kazanılamıyor. Mücadele, FİKİR ve HUKUK cephesinde yapılarak kazanılıyor.’’ diyor. Demek ki toplum tamamen siyasallaşınca FİKİR ve HUKUK’A ihtiyaç olmuyor. Güçlülerin fikri ve hukuk oluyor.

Aklını kullanmayan toplumlar hep aynı olup, GÜÇ, CESARET ve YÖN için ÖNDER ararmış. Aklını kullanan toplumlar ise yön verirlermiş.
                                                                                          Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.

YAZARLAR