Rasim GÜL


AK PARTİYİ ANCAK, RECEP TAYYIP ERDOĞAN BİTİRİR

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


Başlık bir fikir, bir görüş, bir tahmin değil 70 yılda iktidar olan sağ partilerin akıbetidir. Türkiye, çok partili sisteme geçtiğinden bu yana liderlerin partilerini nasıl bitirdiklerinin gerçeğidir.

 İktidar olan sağ partilerin, kurumsallığa ve demokrasinin temel ilkelerine önem vermeyerek, doğu halkları klasiğini benimseyerek lideri adeta kutsallaştırmadan vaz geçememişlerdir. Tarihimizin en talihsiz yüzü de budur.

 Sağ partiler iktidar sürelerince, sonlarını hazırlamaya, Demokrat Parti ile başlamıştır. 1950’de iktidar olan partinin Genel başkanı ve
 Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 10 yıllık iktidar süresinde ülkenin ikiye bölündüğünü ve ihtilalin ayak seslerini görememiştir.

 Çünkü hırs, kin ve güç zehirlenmesine uğrayarak, ana muhalefet partisi genel başkanı İsmet İnönü ve Bayar bir türlü kavgadan vazgeçemediler. Demokrat Parti siyasi barışı sağlamayı beceremedi. İktidarı kaybettiğinde ana muhalefet  olmayı cephe deki mağlubiyet gibi gördü.

1960 ihtilali ile 1946 yılında kurulan, Demokrat Parti 14 yılda tarih olmuş, yerini Orgeneral Ragıp Gümüşpala’nın kurduğu Adalet Partisi almıştır. Gümüşpala’nın vefatı üzerine Genel Başkan olan Süleyman Demirel 1965 seçimlerinde Adalet Partisini iktidara taşımış ve başbakan olmuştur.

 Süleyman Demirel, 1965 yılından 1980 yılına kadar 15 yılda ciddi hizmetler yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi, genel başkanları İsmet İnönü-Bülent Ecevit ve Demirel arasında gereksiz ve ölçüsüz siyasi kavgalarla ülke ikiye bölündü.

 Ülke öğrenci ve işçilerin aralarında ki kavgalarla kan gölüne dönmüş halkta büyük panik başlamıştır. Dolaysıyla ihtilale zemin hazırlanmış ve 1980 ‘de ihtilal olmuş ve Adalet Partisi tarih olmuştur.  

1983 yılında Turgut Özal Anavatan Partisini kurmuş ve genel başkan olmuş,  genel seçimde partisi iktidar, kendisi de başbakan olmuştur. Ne yazik ki başbakanlığı bırakarak, Cumhurbaşkanı olmuş gösterdiği genel başkan adayları ile partisini karıştırmış ölümü ile Anavatan Partisi düşüşe geçmiş ve sonunda tarih olmuştur.

1995 Genel Seçimlerinde Necmettin Erbakan’ın partisi birinci çıkmış ve çok büyük umutlarla, kurulan koalisyonun başbakanı olmuştur. Müesses nizama aykırı hareket ettiği bahanesiyle başbakanlıktan indirilmiştir.

 Ancak partisi yok olmamış, içinden çıkan Ak Parti 2002 Genel Seçimlerinde Parlamentoda ciddi bir çoğunluk elde ederek tek başına iktidar olurken, Erbakan’ın partisi % 1-2 oy alarak devam etmektedir.

Sonuç olarak, Celal Bayar,  Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan olmak üzere bu dört liderin basiretleri bağlanarak partilerinin tarih olmasını önleyememişlerdir. Yani liderler kendi partilerini yemişlerdir. 

Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığında, ülkeyi gruplara ayırmadan yönetmeyi başarmış ve haylıda hizmetler yapmıştır. Bütün dünyada ve Türk-İslam âleminde ciddi saygınlık kazanmıştır. 

Ne yazik ki Cumhurbaşkanı olmasıyla ‘’Güçler Ayrılığı’’ sistemine son verilmiş başkanlık sisteminde bütün işler karışmış, liderler arasında ki siyasi kavgalarda her şeyin tuzu biberi olmuş ve tek adam yönetimi ile başarısızlık başlamıştır. 

Daha da önemlisi ülke halkını, siyasi kavgalarla başta Tayyip Bey olmak üzere, kraldan daha çok kralcı parti yöneticileri kavgaya benzin dökerek Ülkede neredeyse DÜŞMAN iki gurup yaratmışlardır.

Erdoğan 2013 yılından itibaren siyasi alanda, muhalefetle daha evvelki liderleri aratacak şekilde kavgaya girmiş, kavgadan asla geçmemiştir. Cumhurbaşkanı olduğu halde devam etmektedir.

Özetlersek olağanüstü herhangi bir gelişme olmadığı takdirde, Erdoğan’da daha evvelki sağ liderler gibi partisinin tarih olmasını sağlayacaktır. Çünkü kurumsal anlayışa, ehliyet ve liyakata, bilimsel yönetime önem vermiyor. Hissiyatla yönetilen hiçbir şey kalıcı olamaz. Ak Partisi’de diğer iktidar olan sağ partilere benzemekten kurtulamayacaktır

        Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.

 

YAZARLAR