Küçüklüğümüzde yün döşekler serilirdi sobanın kenarına. Üzerimize bizden ağır yorganlar örtülürdü ve başımızı o taş gibi yastıklara koyduğumuz anda uyurduk. Büyüyünce konforlu yataklarımız ve kuş tüyü yastıklarımız oldu. Yastıklarımız ve yorganlarımız hafifledi, ancak bu kez de hayat tüm ağırlığıyla bindi omuzlarımıza. Önce uykumuzun ve sonra ağzımızın tadı terk etti bizi... Ve annelerimizin ucundan ısırarak bize yedirdiği yufkalı dürümlerin tadını, zengin sofralarımızda bulamaz olduk. Çok şeyin tadını bilmeden büyüdük belki, ama bir helal lokma ile sevgi hiç eksik olmadı kursağımızdan. Çünkü yürekleriyle beslediler bizi anne ve babalarımız. Örtebilen o insanların kocaman yürekleriyle. Ve annelerimiz hep haklıydı, büyüdükçe arttı dertlerimiz. Biz yaslandıkça, onlar yaşlandı. Eskiden yer yatakları, kanaviçe süslü karyolalar, döşekler, somyalar çekyatlar derken... Eskiden lüks yoktu ama şükür çoktu... Velhasıl huzur dolu sıcacık yuvalar vardı... Samimiyet, paylaşım, komşuluklarla mutluluklar vardı hep...
fibhaber-Tuncay Yıldırıcı-cokiyiabi