Çocuklar kahramanlık hikayelerine bayılırlar. Hz. Ali'nin çocuk sevgisi kadar; çocukların da Hz. Ali sevgisi başkadır. Yeter ki siz Hz. Ali ile çocuk arasında başlangıç kıvılcımını verecek ilk ateşi yakın. Bundan sonra Hz. Ali ile çocuk arasında tespit edilemez, öğretilemez, anlaşılamaz bir sevgi bağı kurulur. Sanki Hz. Ali, kendisine teslim edilen emaneti ilmek ilmek işler de haberimiz olmaz. 1400 yıl öncesinde değil de yanı başımızdaki bir yaşam koçu gibi çocuğun kalbinde hayatı boyunca çıkmayan, Hz. Ali sevgisi kök salar.
Hz. Peygamberimiz: "Hiç bir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz" diye buyurmuştur. Terbiye bir ilim ve sevgi işi olduğuna göre; çocuklarımıza İslam terbiyesini nasıl vereceğiz, nereden başlayacağız?
Hz. Peygamberimizin "Ben ilim şehriyim, Ali de kapısıdır" hadisi, çocuk eğitimi için bir ölçüdür. Nasıl ki okul eğitiminde çocuğa verilecekler bir metot ve üslupla veriliyorsa; çocukta, Allah ve Peygamber sevgisi de gelişi güzel verilemez. Çocuğun kalbinden başlatılacak bu imani yolcuğun da önce girilecek bir kapıya, bir rehbere, bir metoda ihtiyacı vardır. İşte bu kapının sırrı "Ben ilim şehriyim, Ali de kapısıdır" hadisinde gizlidir. Çocuğu önce Hz. Peygamberi en iyi tanıyan, Hz. Ali kapsına getirmelisiniz. Neden mi? Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur da ondan: "Ey Ali! Sen bana oranla, Harun'un Musa'ya olan mesabesindesin. Ancak benden sonra peygamber yoktur."
Zaten çocuğunuzu Hz. Ali kapısına getirdiğinizde, onda Hz. Peygamber sevgisinin aynı anda kök salmaya başladığını göreceksiniz. Hz. Ali'nin hayatı, sevgisi, mücadelesi Hz. Peygamberdir de ondan. Hz. Peygamberimiz "Ali'yi seven beni sevmiştir" buyurmuştur da ondan.
Kazım Üstün