İlim meclislerine devam etmek ve âlimlerle oturup kalkmak Efendimiz (s.a.v.)’e verdiğimiz ahidlerden biridir.
Âlim olmuş olsak dahi, âlimlerin meclisinde oturmaktan nefislerimizi uzak tutmamalıyız. Zira Allâh (c.c.) âlim kullarını da birbirinden daha fazîletli ve üstün yaratmıştır. Binâenâleyh Allâh (c.c.) belki de o âlimleri, bizlerden daha çok ilim ve anlayışla süslemiştir. Bu ahdi fukahâ ve sofilerden birçokları ihmâl etmişlerdir. Çünkü onlardan bazıları kendilerinde bulunan ilmin kimsede bulunmadığını iddia ederler. Birisini, “neden âlimlerin meclisine gitmiyorsun?” diye azarladığımda şöyle dedi: “Allâh (c.c.)’a yemin ederim ki Mısır ülkesinde benden üstün ilmi olanı bilsem, onun ayakkabılarının hizmetkârı olurdum. Allâh (c.c.)’a şükürler olsun ki, Allâh (c.c.) ilim yönünden bizleri diğer kişilerden zengin kılmıştır.” Ey Kardeşim! Bu düşünce ve konuşmaların cehaletten ileri geldiği, şeriat sahibi yüce Peygamberimiz (s.a.v.)’in şu hadisi ile sabittir: “Herhangi bir kul, ben âlimim diye konuşursa, o kişinin cahil olduğunu bilin.” Ey kardeşim! Ara sıra bilginlerin meclisinde bulunur isen onlardan faydalanırsın. Onları tanı, onlardan uzak kalıp gafil olma. Kendini diğer bilginlerden üstün veya onlarla eşit gördüğün takdirde, zamanındaki insanların gerçek ilimlerinden yoksun kalırsın.
Taberanî’nin anlattığına göre Hz. Lokman oğluna,* “Ey evlâdım! Âlimlerin meclisinden uzak kalma; hâkimlerin sözlerini dinle. Allâh (c.c.) ölü yer parçasını üzerine akıttığı yağmur sularıyla nasıl canlandırırsa, ölü olan bir kalbi de hikmet ve ilim nuru ile öyle canlandırır.”* buyurmuşlardır. Ebû Ya’lâ şu hadisi rivâyet eder: Resûlullâh (s.a.v.)’e “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.)! Hangi kişilerle otarmamız hayırlıdır?” diye sorulunca, Efendimiz (s.a.v.), “Gördüğünüzde sizlere Allâh (c.c.)’u hatırlatan, sözleri ilminizi artıran, ilmi ahireti hatırlamanıza yarayan şahıslarla oturmanız” buyurmuşlardır.
(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.57-58)
M.Avcı