Aksaray Barosu Başkanı Av. Ramazan Erhan Toprak 2020 2021 Adli Yıl açılışı münasebetiyle 15 Temmuz Milli İrade Meydanında yapılan açılış etkinliğinde yaptığı açıklamada şunları söyledi. Kıymetli meslektaşlarım, değerli hukukçular ve Büyük Türk Milleti!
Yeni adli yılın vatanımıza, milletimize ve tüm hukuk camiasına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, adaletin gecikmediği, insan haklarının ihlal edilmediği, çocuk gelinlerin amasız, fakatsız tecavüzcüleriyle evlenmelerinin önünün açılmaya çalışılmadığı, kadınların katillerden ve psikopatlardan korunduğu ve himaye edildiği bir ülkeden ziyade özgürce yaşayabildiği, sokakta yürüyebildiği, konuşabildiği, sahip çıkılan değil saygı duyulan bireyler olabildiği, hayvanların ve çevrenin işkence görmediği ve katledilmediği, yargı kararlarının saygı duyulduğu ve uygulandığı, yargının doğrudan ya da dolaylı talimat almadığı, hâkimlik ve savcılık güvencesinin tam olarak uygulandığı, hâkim ve savcıların liyakat esasına göre mesleklerine adım attığı ve mesleklerinde yükseldiği, hâkim ve savcıların bu kutsal mesleğe kabulünde boyun bükmek zorunda kaldıkları mülakatın yanında objektif kriterlerin ön planda tutulduğu, her şehre bir hukuk fakültesi anlayışından vazgeçilerek hukuk fakültelerinin hak ettiği değere yeniden kavuştuğu, avukatların devletin kanunlarından aldığı yetkilerle milletin haklarını savunan adalet savunucuları olduğunun, avukatlık mesleğinin ve avukatların yargı erkinin üzerinde bir kambur değil bilakis yargının üç sacayağının eşitler arasındaki en önemli unsuru ve yargılamanın meşrulaşmasının yegane sancaktarı olduğunun bilindiği, kabullenildiği ve avukatların kamu kurum ve kuruluşlarında bu anlayışla işlemlerini yapabildiği, demokrasiyi sadece seçimden seçime sandıkta oy vermekten ibaret olmaktan çıkarıp, katılımcı demokrasinin tesisi adına tabiplerin tabipler birliği eliyle, avukatların barolar eliyle, iş adamlarının ticaret ve sanayi odaları eliyle, işçilerin ve memurların sendikalar eliyle, ismini sayamadığımız daha birçok meslek mensubunun ve vatandaşlarımızın dernekler, kooperatifler ve birlikler eliyle devletin yönetilmesinde dolaylı da olsa söz sahibi olmalarını sağlayan demokrasi enstrümanları olduğunun içselleştirilebildiği, dolayısı ile Baroların da bu anayasal baskı gruplarından birisi olması hasebiyle, yapmış oldukları eleştirilerin, tavsiyelerin ve açıklamaların katılımcı demokrasinin bir gereği olarak kabul edilmek zorunda olduğu, yapılan her eleştiriye karşı “siyaset yapacaksan cüppeni çıkart” anlayışı ile mukabele edilmemesi gerektiğinin özümsendiği, ancak elbette ki Barolar olarak bizlerin de öz eleştiri yaparak, sözümüzün daha değerli ve samimi olması adına, salt mesleki alan içerisinde ve hukukun üstünlüğü ile insan hakları temelinde hareket etmemiz gerektiğinin hayati derecede önemli bir ilke olduğunun unutulmaması gerektiği, insan onuruna saygılı, içeride ve dışarıda tam bağımsız bir Türkiye özlemiyle devletimizin ve milletimizin adalet içinde ilelebet payidar olmasını temenni ediyorum.
Yeni adli yılımızın açılışında daha önceki açılışlarda olduğu gibi alternatif çözüm yolları adı altında adliye kâtiplerinin, polis memurlarının, belediye çalışanlarının yargılama faaliyeti yapıyor olmalarını, alternatif çözüm yolu ile yargılamanın hızlandırılması bahanesiyle devletin üç anaerkinden biri olan yargı erkinin bağımsız mahkemeler eliyle yürütülmesi gerekirken bu anayasal görevin mahkemeler dışındaki birimlere, kuruluşlara ya da şahıslara devredilmesinin devleti zafiyete uğratacağını, CİMER uygulamasının amacından çıkıp, yersiz şikâyet ve ihbarlarla yargı üzerinde baskı aracına dönüşmesinin, bir kısım kötü niyetli bürokratik çevrelerin ve kötü niyetli medya gruplarının bilinçli olarak yaptıkları karalama, şikâyet ve saldırıları karşısında yargı mensuplarının sahipsiz bırakılmasının, hâkimlik ve savcılık teminatının sembolik hale geldiğinin üzücü göstergesi olduğunu, yargı reformu adı altında yapılan değişikliklerin sorunların çözümünde bir operasyon değil pansuman niteliğinde olduğunu, avukatlık mesleğindeki korkutucu ve yok edici düzeydeki sayısal artışın çözümünün “Piyasa Ayıklasın” anlayışı olmadığını ve daha birçok sorunun tespiti ile çözüm yollarının neler olduğunu anlatmak isterdim. Ancak maalesef ki bugün geldiğimiz noktada baroların mevcudiyetinin sorgulandığı, baroların şeytanlaştırılmaya çalışıldığı, baroların seçim sisteminin adaletsiz olduğundan bahisle belli bir siyasi görüşün odağı olduğu, seçim sisteminin değiştirtilerek barolara demokrasinin getirileceği ve siyasetten uzaklaştırılacağı hususları ülke gündemine oturtularak çoklu baro isimli garabet yasa değişikliği meslektaşların kucağına bırakılmıştır. Baroların bu hususta verdiği mücadele ise maalesef görmezden gelinmiş, kulak ardı edilmiş, herşeye ve herkese rağmen çoklu baro yasa teklifi siyasi kaygılarla ve ben yaptım oldu anlayışıyla yasalaştırılmıştır. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruma ve savunma görevini kanunun kendisine yüklediği baroların sözüm ona siyasetten arındırılması için paramparça edilmesi saikiyle çıkarılan bu yasanın esasında baroları tam da siyasetin merkezine oturttuğu kısa süre içerisinde sübut bulmuştur. Zira bir ilimizin 2 nolu barosunun kurucular kurulu üyesi, bir siyasi partinin genel başkanına kuruluşla ilgili arzda bulunarak emir ve talimatlarını aldığı yönünde sosyal medyada paylaşımda bulunmuş ve bu talihsiz paylaşım Türk Hukuk Tarihine simsiyah puntolarla yazılmıştır. Gelinen bu noktada, yapılan yasa değişikliğinin baroları siyasetten uzaklaştırmak yerine tam da siyasi kutuplaşmaya yola açtığı ve baroları siyasetin merkezine oturttuğu tartışmasız şekilde ortaya çıkmıştır. Türk Hukuk Sistemi içinde yaşadığımız bu sıkıntılı sürecin yalnızca barolarla sınırlı kalmayacağı, hakim-savcı ve tüm adli teşkilatı bu tehlikeli sarmalın içine çekeceği daha önceki uyarılarımızda da belirttiğimiz üzere aşikardır.
Temennimiz ve talebimiz odur ki bu tehlikeli yasa değişikliğinin bir an önce düzeltilerek tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet anlayışı içerisinde tek baronun hukuk sistemimizde var olmaya devam etmesinin sağlanmasını, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını akamete uğratacak her türlü girişimden uzak durulmasını, Atatürk ilke ve inkılapları ışığında Büyük Türkiye’nin inşasının sağlanması için güzel ülkemizin tüm kesimleri ile birlikte yürünerek ve tüm kesimlerin sesine kulak verilerek topyekûn bir mücadelenin tesisinin sağlanmasını büyük bir heyecanla arzu ediyor ve talep ediyoruz. Bu hususta verilecek her türlü mücadelede devletimizin ve milletimizin yanında olduğumuzu da kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle yeni adli yılın meslektaşlarımıza, vatanımıza, milletimize ve tüm hukuk camiasına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.