Hz. Ali'nin ilim, takva, ihlas, samimiyet, fedakarlık, şefkat, kahramanlık ve şecaat gibi yüksek ahlaki ve insani vasıflar bakımından müstesna bir mevkiye sahip bulunduğunu, Kur'ân ve sünneti en iyi bilenlerden biri olduğunu hemen hemen bütün Sünni ve Şiî kaynaklar ittifakla belirtirler. O aynı zamanda tasavvuf dünyası için de vazgeçilmez bir isim olması sebebiyle İslam tasavvuf edebiyatında, özellikle Türk kültüründe ayrı bir anlam ve önemle ele alınmıştır.
Hz. Ali Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber başta olmak üzere hemen hemen bütün gazve ve seriyyelere katılmış, bu savaşlarda Rasûl-i Ekrem'in sancaktarlığını yapmış ve daha sonraları menkıbevi bir üslupla rivayet edilen büyük kahramanlıklar göstermiştir. Uhud'da ve Huneyn'de çeşitli yerlerinden yara almasına rağmen Hz. Peygamber'i bütün gücüyle korumuş, Hayber'de ağır bir demir kapıyı kalkan olarak kullanmış ve bu seferin zaferle sonuçlanarak Yahudilere karşı başarı kazanılmasında büyük payı olmuştur. Fedek'te Benî Sa'd'a karşı gönderilen seriyyeyi ve Yemen'e yapılan seferi sevk ve idare etmiştir. Bu sonuncu sefer üzerine Benî Hemdan kabilesi Müslümanlığı kabul etmiştir. Tebük Gazvesinde ise Hz. Peygamber'in vekili olarak Medine'de kalmıştır.