Cabir bin Abdullah el-Ansari´den naklen, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: (Aliyyün hayr´ül-beşer, men şekke bihi kefer) "Ali, insanların en hayırlısıdır; bundan şüphe eden kafir olur."
Bütün mükemmellikler, İmam Ali b. Ebu Talib´in (a.s) şahsında toplanmıştı. Övgüye değer bir görünüm ve huya sahipti. Yüksek bir soydan geliyor, onurlu bir mensubiyeti vardı. Tertemiz bir fıtrata, güvene ermiş bir nefse sahipti. Bu özellikler, az bulunur yüksek şahsiyetlerden hiçbirinde bu yoğunlukta bulunmuyordu.
En şerefli bir sülâlenin çocuğuydu. En temiz boylardan birinden geliyordu. Babası, Kureyş´in ileri gelenlerinin en büyüğü Ebu Talip´ti. Dedesi Mekke´nin emiri ve Betha´nın (Mekke çevresinin) efendisi Abdulmuttalip´ti. Her şeyden önce Haşimoğulları´nın liderlerinden ve eşraflarından biriydi.
Resulullah´ın (s.a.v) en yakın akrabasıydı. Amcasının oğlu, kızının kocası ve en çok sevdiği aile ferdiydi. Bunun yanında Hz. Peygamber´in (s.a.v) nin vahiy kâtibiydi ve Peygamber´in (s.a.v) fesahat ve belâgatine en yakın kimselerden biriydi. Peygamber´in (s.a.v) sözlerini ve değerli kelimelerini en çok ezberleyen kimseydi. Kalbinde başka bir inanç yer etmeden ve aklına şirke dair herhangi bir tortu bulaşmadan Hz. Peygamber´in (s.a.v) dizinin dibinde Müslüman oldu. Genç bir delikanlı olarak Peygamber´den hiç ayrılmadı. Sabah akşam hep onunla beraberdi. Savaşta ve barışta Peygamber´in (s.a.v) hemen yanı başındaydı.