Hz. Ali Mekke ye ilk giren sancaktar. Huneyn de Rasulullah efendimizle beraber bir ara Hz. Ali’ye sorarlar “insanların en cesuru kimdir?” diye. Hz. Ali çok cesurdu gerçekten. Diyecekti ki: “ insanların en cesuru Allah’ın Rasulu’dür. Fahr-i Kainat’tır.” “ Neden?” diye sorduklarında cevap verecek ve diyecekti ki: “ Huneyn günüydü. Ordunun bozulduğu, dağıldığı bir ara, Allah Rasulü’nü gördüm. Atının üzerindeydi… Atını karşıdaki güçlerin üzerine öylesine sürüyordu ki, tek başına savaşıyordu adeta. Savaşı sevmeyen Peygamberin, o an, o müdahaleyi yapması gerekiyordu, Ben onu duyuyordum. “Vallahi” diyordu, “Ben Abdullah’ın oğlu Muhammedim! Ben Peygamberim! Bunda zerre kadar bir yalan yok!” Onun atını tutuyordum. Yuları bıraksaydım, tek başına gidekcekti. Ve savaşın en kızgın anında, hepimiz onun gölgesine sığındık. O an tıpkı Uhud’da olduğu gibi Rasulullah’ın etrafında kalan insan sayısı 10’dan fazla değildi. Onlardan biri de bendim. Daima Allah’ın rızasını gözeten bu sebeple Murtaza adını alan Hz. Ali Efendimiz bir gün savaşta bir müşriğe galip gelir. Adam öleceğini anlayınca Hz. Ali’ye tükürür Hz. Alinin elindeki kılıç aşağıya iniverir “Kalk git” der Adam “Neden beni bırakıyorsun?” deyince Hz. Alinin cevabı çok manidardır. “Ben biraz önce seninle Allah rızası için savaşıyordum ama şu andan itibaren nefsim ön plana çıkacak. Şa an seni öldürsem Allah için mi, nefsim için mi olacak bilmiyorum dedi. Adam hayret etti ve Müslüman oldu.
Hz. Ali 40 hicret yılında manada ve maddede her kıymeti ve kıymetliyi kıyan zulüm ve dehşet güruhu oğlu Hasanla birlikte Medine mescidine doğru yürüyen Hz. Ali efendimizin bir kılıç darbesi indirdiler. Katil yakalandı Hz. Ali (ra) evine kaldırıldı Rabbine kavuştu Son an ve son söz; Allah bir ve Rasul hak.